Bilişsel Çelişki Teorisi Hayatımızı Nasıl Etkiliyor?
Bilişsel Çelişki Teorisi Hayatımızı Nasıl Etkiliyor? – Hiç kaynağının ne olduğunu bilemediğiniz bir zihinsel gerginlik hissettiniz mi? Aslında birçoğumuz sık sık bu hisse kapılırız. Ancak bu durumun sebebi bilişsel uyumsuzluk ya da diğer adıyla bilişsel çelişki teorisi olabilir. Durum başlı başına rahatsız edici olsa da psikoloji alanında oldukça iyi bilinen bir kavramdır.
Bilişsel Çelişki Teorisi Hayatımızı Nasıl Etkiliyor?
Nedir Bu Bilişsel Çelişki Teorisi?
Bu teori zihinsel aktiviteyi ifade eder. Düşünme, algılama, öğrenme, sezgi ya da inanma bu aktivetelere örnektir. Çelişki ise ahenksizlik anlamına gelir. Müzikte uyumsuz olan notalar birlikte çalındığında bir çeşit gerilim duygusu yaratır. Buradan yola çıkarak bu kavramın da iki tutum, düşünce ya da davranışın uyumsuz olması anlamına geldiği sonucuna varabilirsiniz. Çoğu zaman bu uyumsuzluk, psikolojik olarak size kendinizi rahatsız hissettirecek kadar şiddetlidir.
Festinger’in Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi
Orijinal bilişsel çelişki teorisi 1957 senesinde sosyal psikolog olan Leon Festinger tarafından ortaya atılmıştır. Festinger bir doğa felaketi sonucunda dünyanın yakın zamanda sonunun geleceğine inanan bir tarikat hakkında yazılmış bir yazı okudu. Ancak dünyanın sonu gelmezse tarikat üyelerinin ne düşüneceğini ve nasıl hissedeceğini de merak etti. Bunun üzerine bazı meslektaşları ile birlikte gizlice tarikata sızdı. Amaçları, olacakları ve üyelerin nasıl tepki vereceğini gözlemlemekti.
Photo by Fakurian Design on Unsplash
Festinger ve meslektaşlarının keşfettiği şey psikolojik açısından çığır açıcıydı. Grubun inançlarına daha az bağlı olan insanlar, bir hata yaptıklarını ve bundan ders aldıklarını kabul ettiler. Ancak, en sadık şekilde inananlar daha farklı bir tepki verdiler. İnançlarının yanlış olduğunun kanıtlandığını kabul bir türlü etmediler. Hatta, tarikatlarına yeni üyeler kazandırmak adına daha çok çalışmaya başladılar.
İlerleyen zamanlarda Festinger bu fenomeni daha iyi anlamak için birtakım deneyler gerçekleştirdi. Bu deneylerden birinde insanlardan yalan söyleyerek sıkıcı bir işi aslında merak uyandırıcıymış gibi lanse etmeleri istendi. 20 dolar ödenen denekler yalan söyledikten sonra işin hala sıkıcı olduğuna inandıklarını söylediler. Öte yandan 1 dolar ödenen deneklerde durum çok daha farklıydı. Bu kişilerin düşünceleri değişmişti ve işin aslında gerçekten de merak uyandırıcı olduğunu düşünüyorlardı. Yani söyledikleri yalana kendileri de inanmaya başlamışlardı.
Bu deneyin sonucunda Festinger, bilişsel uyumsuzluk teorisi denen kavramı keşfetmiş oldu. 20 dolar ödenen deneklerin düşüncelerin değişmesi için hiçbir neden yoktu. Çünkü ödenen miktar inançlarıyla çelişen bir fikirle mücadele etmeleri için yeterince ödüllendiriciydi. Öte yandan 1 dolar ödenen deneklerde eylemler ile düşünceler uyuşmadığında ortaya çıkan zihinsel gerilimi azaltacak bir ödül sistemi yoktu. Festinger insanların tutum ve davranışlarının birbirleriyle tutumlu olması için bir çeşit dürtüye sahip olduklarını keşfetti. Dolayısıyla insanlar tutum ve davranışları birbirleri ile çeliştiğinde zihinsel uyumu tekrar yakalayabilmek için birinden birini değiştirirler.
Ayrıca ilginizi çekebilir: Hayatınıza Işık Saçacak 7 Psikolojik Kural
Photo by Ehimetalor Akhere Unuabona on Unsplash
Teoriye Birtakım Örnekler
Hem kendi hayatınızda hem de çevrenizde bu teoriye çok güzel örnekler bulabilirsiniz. Örneğin;
Sigara İçmek
Sağlıksız alışkanlıklar genellikle kişilerde bilişsel çelişkileri besleyen en önemli etkenlerdir. Bunlara en yaygın örnek ise sigara içmek. Sigara içmenin çeşitli sağlıklı sorunlarına sebep olduğunu bildiğiniz halde sigara içmeye devam ediyorsanız bilginizle davranışınız çelişiyor demektir. Bu zihinsel çatışmayı yatıştırmak için de muhtemelen kendinizi bir hikayeye inandırmayı seçeceksiniz. Akciğer kanserinden ölenler yerine onlarca yıldır sigara içip hala hastalanmamış kişilere odaklanmayı tercih edeceksiniz.
Egzersiz Yapmak
Bilişsel çelişki teorisi daima zararlı bir davranış ya da düşünce biçimi olmak zorunda değildir. Bu teori olumlu değişikliklerde de ortaya çıkabilir. Hayatınızda hiç egzersiz yapmamışsanız ya da egzersize uzun süre ara vermişseniz bir rutin oluşturmanın yorucu, acı verici ve zorlayıcı olacağını düşünürsünüz. Ancak sağlığınız için yine de egzersiz yapmaya karar verdiğinizde düşüncelerinizle çelişseniz bile kendiniz için iyi bir şey yapmış olursunuz.
Ayrıca ilginizi çekebilir: Boş Sayfa Kavramı – Psikoloji Perspektifinde Tabula Rasa