Verebileceğimiz En Radikal Karar: İyimser Olmak
İyi mi yoksa kötü mü bir zamanda yaşıyoruz meçhul. Bir de üzerine algı faktörü girince, içinden çıkılmaz bir hal alıyor durum. Zihinsel, fiziksel ya da ruhsal fark etmez bizi besleyen şeylerin hepsi kendi zamanımızı oluşturuyor. Her şeye rağmen, güzel bir zamanda yaşadığımızı düşünmeye çalışsak da öyle bir an geliyor ki; bunun sadece boş bir umut olduğunu düşünüyoruz. Kötü bir zamanda yaşadığınızı ara ara olsa da düşünüyorsanız; bizden size bir tavsiye: İyimser olun!
İyimserliğin böyle bir zamanda en radikal karar olduğunu söylersek, çok da yanılmış olmayız. ”Neden ki?” diyeceksiniz. Neden böyle düşündüğümüzü biraz açıklayalım. Çünkü kötü bir zamanın içinde yaşadığını düşünen biri için kötümser olmak kolaydır; fakat iyimser olmaya çalışıp bunu başarabilirseniz işte o zaman zoru başarırsınız. İyimserlik zor ve cesur bir seçimdir. Tıpkı eksikliklerini gördüğümüz pazarlama sektörünü düzeltmeye çalışan tüketicilerin buna razı gelmeyip, Gager olması gibi.
İyimserliği, tam bitti dediğiniz anda yeniden başlamanızı sağlayan bir içgüdü olarak düşünün!
Zamanın kötü olduğunu hissettiğiniz anlarda yaşadığınız ya da yaşatılan durumlar her ne ise, onların bilinçli olduğunu unutmayın. Kötümserliğin kolaylığını da şöyle anlatalım o halde. Sizi olumsuzluğa düşürmek isteyen biri size bir taş atar, siz ya o taş hep gelecek diye kötümser olup bunu kabullenir ya da taşa taşla karşılık verirsiniz. Sonuç zarardan öteye gitmez. Bir de tam tersini düşünün! Biri size taş attığında, taşı tutmak hatta suyunu çıkarmak değil midir zor ve zararsız olan? Bunu yapabilmek için önce zihinsel olarak güçlenmemiz gerekiyor. İşte biz de tam olarak bundan bahsediyoruz. İyimserlik de gerçek bir Gager olmak da bazı niteliklere bağlı. Bardağın dolu tarafını görmek değil miydi iyimserlik? Peki ya bardağı hiç dolduramadıysak? Burada devreye giren şeyi dolu bir beyin, donanımlı bir insan gibi düşünebiliriz. İyimserliğin altını doldurabilmek de bazı gerekliliklere bağlı. Atasözünde olduğu gibi, o taşı sıkıp suyunu çıkarmak; yine fiziksel, ruhsal ya da zihinsel olarak güçlü olmadan sağlayabileceğimiz bir eylem değil.
Kıssadan hisse; bir şeyi değiştirmeyi gerçekten istiyorsak ve buna inanıyorsak, önce kendimi değiştirip geliştirmeliyiz. İyimserlik sandığımız kadar kolay değil çünkü. Bardak boşsa nasıl dolu görürüm diye düşünüp o bardağı nasıl dolduracağının yolunu bulandır, iyimser.
Şimdi bunu bir de Gager olarak düşünelim!
İstek ve arzularımızın birleştiği temel nokta: Değişim! Dünya üzerinde yanlış giden, olumsuzluğa sürükleyen her şeyden şikayetçiyiz. Buna karşılaştığımız tüm manipülasyonlar da dahil. Bazen insan ”Tek başıma nasıl bunca manipülasyonu durdurabilirim?” diye düşünüyor. Cevap: Bardağı doldurmak. Damlalardan göl oluyor, bir yağmur sele dönüşüyor, şelaleler nasıl akıyorsa; bir bardak da öyle doluyor.
Friedrich Hölderlin’in Hyperion da söylediği gibi;
”Damarlar kalpte ayrılır ve yine kalpte buluşurlar. Amaç: Birlik, ölümsüz ve canlı bir yaşamdır, işte o kadar.”
Yani sevgili Gager; bir akarsu gibi çağlamak için daha çok yolumuz var!