İngilizce Deyimler – Türkçesini Bildiğiniz Fakat İngilizcesini Keşfedemediğiniz Deyimler
İngilizce Deyimler – Türkçesini Bildiğiniz Fakat İngilizcesini Keşfedemediğiniz Deyimler – Türkçe halini bildiğiniz bazı deyimlerin İngilizce karşılığını merak ediyorsanız bu içerikte bulmanız mümkün. İşte deyimlere bazı örnekler!
İngilizce Deyimler – Türkçesini Bildiğiniz Fakat İngilizcesini Keşfedemediğiniz Deyimler
- Make a dog’s dinner:
Bir şeyi/ bir işi mahvetmek, eline yüzüne bulaştırmak. Bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek.
- Wouldn’t hurt a fly:
‘Karıncayı bile incitemez’ deyiminin aynısıdır. Çok merhametli insanlar için kullanılır hepimizin bildiği gibi…
- Bring something to the table:
İnsanın işine yaraması muhtemel olan bir teklifi ortaya koymak.
- Full of beans:
Şahane bir enerjinin olması halidir.
- Be over the hump:
Bir işin ya da etkinliğin en güç/riskli kısmını nihayete erdirmiş olmaktır. Yani işin/etkinliğin buradan itibaren olan kısımlarının daha basit olacağını belirtmek için kullanırız.
- Kill something stone-dead:
Bir şeyin bütünüyle muvaffakiyetsiz olmasına neden olma durumudur.
- A litte bird told me:
Bizde olan ‘kuşlar söyledi’ deyiminin tıpkısıdır. Mesela insanlar bir malumatın kimden alındığını diğer tarafa söylememek isteme durumunda kullanırlar.
- And that’s flat:
Yapılan tercihlerin son karar olduğu, başka insanların teşvik çabalarının vazgeçirmeyeceği anlamına gelir. Yani bunu belirtir.
- Sure as eggs is eggs:
Katiyet belirtme ifadesi, durumun kesinlikle olacağını belirtmedir.
- Bite the hand that feeds you:
Şimdiye kadar desteğini gördüğün bireye karşı iyi olmayan şekilde davranmaktır. Yani bizde olan şekliyle ‘yediği kaba dışkılamak’ deyiminden farksız değildir.
- Jam on it:
Birine verilen şeyler için o kişinin hoşnut olması gerektiğinin belirtilmesi. ‘What more do you want- jam on it. ‘Sana şunu verdim, daha fazla ne istiyorsun sen?’
- By hook or by crook:
Her şeyin katiyetle gerçekleşeceği, gerçekleşmesinden başka yolun olmadığı durumdur. Gerçekleşmesi için de gereken her yolun denenmesinin muhtemel olduğunu belirtme durumudur. Mesela ‘Ne yapıp ne edip bu işi başaracağız’ şeklinde açıklamak mümkün.
Türkçe Deyimlerin İngilizce Karşılığı Var Mı? – İngilizce Deyimler
Gördüğümüz üzere bir-takım deyimlere yakın ölçüde karşılık alınıyor. Türkçede günlük olarak kullandığımız bir çok deyimin karşılığı farklı kelimeler ile aynı anlamı taşıyacak şekilde İngilizcede de mevcuttur. Hadi şimdi bunlara göz atalım…
- Speak of the devil:
İti an çomağı hazırla demektir. Yani bir kişinin yaptığı kötülükten konuşurken bu kötülüğü yapan kişinin aniden konuşulan ortama dahil olması.
- Biting more than you can chew:
Boyundan büyük işlere kalkışmak. Örneğin bir bireyin gücünü aşan işlere kalkışması durumudur.
- Barking up the wrong tree:
Yanılma anlamına gelmektedir.
- Actions speak louder than words:
Lafa değil icraate bak anlamına gelir.
- Blow off steam:
Sakinleşmeniz, sinirinizden arınmanız olarak açıklamak mümkün.
- Cool as a cucumber:
Serinkanlı demek doğrudur. Soğukkanlı insanları tarif ederken kullandığımız deyimdir.
- Best thing since sliced bread:
Bu deyimi devamlı dizi ya da filmlerde görmemiz mümkün. Komik kısımlarda ortaya çıkar. Örnek olarak en iyisi, şahane.
- Cat got your tongue:
Dilini mi yuttun? Yani neden konuşmuyorsun demektir.
- Bite the dust:
Başarı sağlayamamak demek mümkün.
- Lemon:
Aynı anlama gelen bir başka sözcüktür. Bu duruma benzer türde, yapım kusuru olan otomobiller için kullanmak mümkündür.
- Perish the thought:
Allah göstermesin anlamına geldiğini söylemek mümkün. Yani kötü bir durumun olmasını istememektir.
- Same here:
Al benden de o kadar anlamına gelir. Yani ben de aynı görüşteyim demektir.
- On easy Street:
Hali vakti yerinde demek. Yani para açısından ve malca durumu iyi, oldukça varlıklı.
- We’re getting by okay:
İdare ediyoruz. Yani ne iyi ne de kötü demektir.
- Assuming everything goes well:
Bir aksilik olmazsa yani bir sorun çıkmazsa anlamına gelir.
Türkçe Deyimlerin İngilizce Cevaplarını Düşünüp Bulamıyorsanız Devamı İçin Göz Atın! – İngilizce Deyimler
- Back on track:
Yoluna girmek yani durumların kötü olmasından sonra iyiye doğru yön değiştirmesidir.
- At any rate:
Her koşulda, hiç olmazsa demektir. Yani, hiç yoktan iyidir.
- Be that as it may:
Öyle olmasına rağmen, öyle olsa dahi.
- As dead as a Dodo:
Yani zamanını tüketmiş olmaktır.
- Don’t have a cow:
Sakinliğini koru ve bu tavrını sürdür anlamında karşıda ki kişiye söylenir.
- Catch off guard:
Hazırlıksız yakalamaktır. Mesela bir insanın beklemediği sırada bastırıp istemediği bir duruma düşmesine sebep olmak.
- Bear in mind:
Akılda tutmak demektir. Yani unutmamak için hafızada kalmasını sağlamak.
Son Olarak Eklenecekler:
- Before you know it:
Yani bir durumun hızlıca gerçekleşmesidir.
- Beat to the punch:
Erken hareket etmeniz, başka bir insandan önce o iş için davranmanızdır. Yani çabukça faaliyete geçmek.
- Have a hunch:
İçine doğmak demektir. Yani bir olayın olacağını önceden sezmek gibi.
- Rest one’s case:
Öncelikle genel olarak lafı gediğine koyacak bir şey söyledikten sonra kullanmak mümkün. Yaklaşık olarak ‘söyleyeceklerim bu kadar’ ya da ‘ben diyeceğimi dedim’ şeklinde bir anlama denk düşer.
- Bring a gun to a knife fight :
Aşırı hazırlıklı davranmanız anlamına gelen deyimdir. Temel anlamı; ‘kolay bir suç aletiyle gelinen kavgaya kavgaya silah getirmek’ olarak açıklamak mümkündür.
- Bring a knife to a gun fight:
Aşırı hazırlıksız davranmanız şeklindeki bir deyimdir. Yani ‘Silahla yapılan kavgaya primitif suç aletiyle gelmek’ olarak da belirtmemiz mümkün.
- Unbeknownst to:
‘X kişinin haberi bile olmadan, ruhu bile duymadan’ biçimindedir. Yani o kişiden habersiz, sessiz sedasız.
- Cut me some slack:
‘Rahat bırakın beni’ biçiminde kullanmak mümkün. Örnek olarak: ‘Meşgul etmeyin.’
- Friday car:
Sorunlu ya da kusurlu otomobiller için kullanılan bir anlatımdır. Çünkü haftanın son işgünü olmasından ötürü çalışan insanların dikkatsiz olması olasıdır. Bu nedenle cuma günü yapılan araçların kusurlu çıkmasının çok daha muhtemel olduğuna dair görüş mevcutmuş. Bu duruma dayanarak böyle bir tabir meydana çıkmış.
- To drink like a fish:
Alkolü çok fazla abartmak. Yani alkolü fazlaca içmek sonucu sarhoş olmak.
- Always a bridesmaid, never a bride:
Her yerde ikinci birey olan ya da mühim birey olmayan kişiler için kullanırlar.
- Bitter pill to swallow:
Kabul etmesi güç bir konu. Mesela kabullenmenin üzücü olmasıdır.
- No questions asked:
Sorgusuz sualsiz demektir. Yani herhangi birine danışmadan.
Görüldüğü üzere aslında insanlık birbirinde çokta farklı değil. Sadece yorumlama, algılama vb. konularda benzer durumlar için farklı farklı anlamlar yükleniyor