Reklamcılıktan Film Sektörüne: 25. Kare

25.-kare

Paylaşmayı unutmayın.

25. Kare, Subliminal Mesaj – Göz yanılmaları, illüzyonlar, bakıp da görememek insanın anatomisinde vardır. Gözümüzün gördüğü her şey ama her şey bilinç altımıza işleniyor; dikkatli baksak da, bakmasak da. Tanımadığımız ama simasına da yabancı olmadığımız birini gördüğümüzde “Acaba nereden?” diye düşünürüz. Belki yanımızdaki sürücü, belki kafede ki garson, belki de marketteki çalışanlardan biridir o tanıdık sima. Biz bu minik detayları kaydetmediğimizi sansak da bilinç altımız her zaman kayıtta. İşte reklamcılık ve film sektörleri de bilinçaltımızın bu derinliğinden yararlanıyor.

@pazarlamasyon

Subliminal Mesaj – 25. Kare

25. kare yani Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Marka ve ürünlerin pazarlamasından toplumun ilgi, ihtiyaç ve algısını değiştirmeye kadar birçok konuda kullanılmaktadır. Bir kişiyi, kurumu ya da ürünü kötü göstermek için o şey ile kötü olan bir nesnenin aynı temada işlenmesi subliminal mesajın en yaygın kullanılma şeklidir. Şu ana kadar yapılan çalışmalar neticesinde en bilinçli kişiler bile bu mesajları ilk bakışta %100 olarak çözememektedir.

Bu Fikir İlk Nasıl Denendi?

İlk sübliminal mesaj 1957 yılında Picnic adındaki filmde deneniyor.  5. saniyede bir, saniyenin 1/3000’ne denk gelecek şekilde  ”Patlamış Mısır Ye”  ve “Coca-Cola İç” diye kareler geçiyor. İddialara göre de, film arasında ve sonrasında kola ve mısır satışları artıyor. İşte bu tekniğe “Bilinçaltı reklamcılık” deniyor. Bu teknik, günümüzde etik olmadığı gerekçesiyle pek çok ülkede yasak. Ancak bu yasak reklam piyasasındakilerin hoşuna gitmiyor. Bir süre sonra bu mesajların veriş şekilleri değişiyor. Asında olay çok basit:  Kişinin ilk bakışta anlayamayacağı ama bilinçaltını harekete geçirecek dürtüleri uyarmaktan ibaret. Yemek ve seks dürtüleri mesela… Reklamcılıkta ve sinemada ”seks satar” geyiği hep buralardan geliyor. Hatta sigara paketinden tutun da iş ilanlarında bile bu taktik kullanılıyor.

@listelist

Gördüğümüzü Nasıl Algılıyoruz?

İnsanoğlu saniyede arka arkaya 24 resimden sonrasını video olarak algıladığı için bu kritik 25. kare de çok kısa süreli eklenecek bir reklam bizim tarafımızdan algılanamayıp bilinçaltımıza atılmaktadır. Daha enteresan olan kısım ise insanların bilinçaltı iki algıyı sorgusuz sualsiz kabul ediyor ve farkında olmadan bu iki algıyı algıladığımız andan itibaren o nesneye olan ilgi ve alakamız artmaya başlıyor. Böylece reklam şirketlerinin istedikleri oluyor. Tabi bu sadece reklam veren şirketlerin çalışması ile sınırlı kalmayıp zamanla siyasal ve psikolojik açıdan da kullanılmış, hala da kullanılmaya devam ediyor. 

Bilimsel Yorum

Herbert Krugman’ın önderliğinde yapılan bilimsel bir deney üzerine, TV izlenmeye başlandıktan sonra insan beyni aktif düşünmeyle bağlantılı olan beta dalgası düzeyindeki bilinçlilik halinden, pasif düşünmeyle bağlantılı olan alfa dalgası düzeyindeki bilinçlilik haline geçmektedir. Bu haldeyken dalga frekansları 8-12 arasında değişecek kadar düşer, beyin yavaş çalışır ve garip bir algısal mekanizma oluşur. İşte bu yavaşlamayı fırsat bilen reklamcılar, reklamlarda genellikle mutlu, güler yüzlü ifadeler kullanırlar. Bunun nedeni, beynimizde yer alan ayna nöronları bizi empati yapmamıza ve gördüğümüz kişilerin duygularını paylaşarak, aynı ürünleri kullanmaya az da olsa teşvik eder. Reklamlarda kişilerin mimiklerinden tutun da kullanılan renklere kadar oynamalar vardır. Hatta markalar logolarını tasarlarken, renk seçimlerini psikolojik etkenleri temel alarak oluştururlar. Kırmızı; hareket, heyecan ve eğlence… Yeşil; tazelik, büyüme ve sağlık… Mavi; güven ve emniyet duygunu empoze eder.

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar