Hollywood’un Yeni Gözdesi: Barbie
Barbie’nin ilk piyasaya çıkışından bu yana altmış yıl geçti. Son derece popüler olan bu oyuncak bebek hakkında birçok farklı görüş ortaya çıktı. Bazıları Mattel’in yarattığı bu bebeği kadın gücüyle özdeşleştirirken, diğerleri gerçek dışı standartların sembolü olarak gördü. Geçtiğimiz günlerde vizyona giren Barbie filmi ise, bu karaktere yeni bir soluk getirmeyi başarıyor.
Greta Gerwig’in yönettiği film, ataerkil dünyanın ürkütücü doğasını konu alıyor. Filmde erkek egemen dünyada kadın olmanın zorlukları ve mükemmel olmaya çalışmanın saçmalığı gözler önüne seriliyor. Bugüne dek belirli kalıpların içerisine hapsedilen Barbie, artık varoluşunu sorgulayıp kusurlarını kucaklayan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor.
Filminin konusu ne?
Film, Barbie’lerin hüküm sürdüğü ve yönetimde söz sahibi olduğu Barbieland’de geçiyor. Margot Robbie ise diğer Barbie’lerle birlikte burada hayatını dolu dolu geçiren ikonik bebek Barbie’yi canlandırıyor. Barbie’ler, kadın egemen dünyalarının -yine kadınların yönettiğini düşündükleri- gerçek dünya için bir ilham kaynağı olduğuna inanıyor.
Barbieland’in bir diğer sakinleri de Ken’ler. Ryan Gosling’in canlandırdığı Ken de, bu kadın egemen dünyanın parçası olan erkek karakterlerden biri. Gosling’in Ken’i, Robbie’nin Barbie’sine büyük bir hayranlık besliyor ve gerçek dünyaya olan yolculuğunda ona eşlik ediyor. Fakat gerçek dünyada işlerin çok daha farklı işlediğini görmek, Ken’i Barbieland’de bir değişim yaratmaya itiyor.
Filmde bizi nasıl bir Barbie bekliyor?
Her günün birbirinin aynısı biçimde mükemmel geçtiği Barbieland’de, varoluşunu sorgulamaya başlayan bir Barbie karşılıyor bizi. Robbie’nin canlandırdığı Barbie, ölüm hakkında düşünmeye başlıyor. Bu farkındalık halinin ardından bir şeyler artık eskisi gibi gitmiyor. Örneğin Barbie artık dans edememeye, yahut topuklu ayakkabılarının içine sığamamaya başlıyor.
İşlerin yolunda gitmediğini gören bir başka Barbie, asıl Barbie’mize gerçek dünyada kendisiyle oynayan kızı bulmasını öneriyor. Böylelikle Barbie ve Ken’in gerçek dünyadaki macera dolu serüveni başlıyor. Barbie, kendi dünyasını iyileştirebilmek için gerçek dünyadaki sorunun kaynağını araştırıyor. Fakat sorunun düşündüğünden çok daha farklı olduğunu anlaması uzun sürmüyor.
Film daha çok kimlere yönelik?
Film, aslında Mattel’in Barbie üzerine oluşturduğu bir hiciv ve cinsiyet koşullandırması üzerine bir yorum. Ataerkinin kadın üzerinde yarattığı tahribat ve standartlara hapsedilen kadınlık kavramı filmin teması olarak göze çarpıyor. Ele aldığı konular gereği, Barbie’nin çocuklara yönelik bir film olduğunu söylemek doğru görünmüyor.
Barbie, daha çok çocukluğunda Barbie bebeklerle büyümüş çocuklar için bir tür geçmişe dönüş değeri taşıyor. Şimdilerde gerçek hayatın karmaşasında kaybolan bu çocuklar, bu iki saatlik filmle hayatın monotonluğundan kaçış imkanı buluyor. Aynı zamanda hayran oldukları Barbie’nin imgesini kendilerine düşündüklerinden daha fazlasını vadettiğini görüyorlar.
Barbie’ye feminist bir bakış
Film, günümüzün toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin bazı yorumlar getiriyor. Ataerkinin hüküm sürdüğü gerçek dünya kadını değersiz bir pozisyonda konumlandırıyor. Barbieland ise kadınların dünyayı yönettiği idealize edilmiş bir feminist fantezi olarak karşımıza çıkıyor. Bu anlamda, cinsiyetler arasındaki alışılagelmiş güç dinamiklerini tersine çeviriyor.
Ticaretten eğlenceye kadar tüm sektörlerin Barbie’ye atfedildiği bu evren, ataerkinin hükmettiği gerçek dünyayla zıtlık oluşturuyor. Gerçek dünyanın söz sahipleri olan erkekler, Barbieland’de ancak Barbie’lerin fark etmesiyle varlık kazanabilen karakterlere dönüşüyor. Kısaca Ken’ler, Barbie’lerin kontrolü altında yaşayan kişiler olarak sunuluyor.
Hollywood’un kurtuluşu: Barbie
Barbie, Hollywood’un grevler ve düşen gişe gelirleri gibi zorluklarla karşılaştığı anda büyük bir çıkış yaptı. “The Flash”ın büyük gişe başarısızlığı ve “Batgirl”ün rafa kaldırılması Warner Bros.’u zora sokmuştu. Barbie’nin başarısı, özellikle bu açıdan Warner Bros. için son derece rahatlatıcı oldu. Analistler, Barbie’nin büyük gişe etkisi yaratacağını ve hafta sonunda 150 milyon dolar para getireceğini öngörüyor.
Orijinalliği ve Barbie’nin herkesçe tanınan bir figür olması yoğun ilgi açısından önemli bir rol oynadı. Teaser’ları ve fragmanlarıyla filmin kampanyaları da sosyal medyadaki insanların ilgisini uyandıran doğal bir etkileşim yarattı. Warner Bros. ve Mattel’in Barbie filmi için yürüttüğü pazarlama kampanyası, zamanın ruhunu yakalamış ve bu ikonik bebek Hollywood’un yeni film yıldızına dönüşmüş görünüyor.
Barbie vs. Oppenheimer
Gerwig’in Barbie’sinin Christopher Nolan’ın “Oppenheimer” filmiyle aynı zamana denk gelmesi, sosyal medyada eğlenceli tartışmalar yarattı. İki film arasındaki bu tatlı rekabet, pek çok sosyal medya platformunda mizah konusu oldu. Bu durum, Barbie ve Oppenheimer kelimelerinin birleşimi olan “Barbenheimer” kavramının ortaya çıkmasını sağladı.
Christopher Nolan’ın nükleer bombanın icadını konu alan Oppenheimer’ı, pembeler içindeki Barbie ile oldukça büyük bir kontrast oluşturuyor gibi görünüyor. Bu zıtlık, iki film arasındaki eğlenceli tartışmaları alevlendiriyor. Sonuç olarak sosyal medya kullanıcıları iki film arasından kendi taraflarını belirliyor ve tatlı atışmalar gelişiyor.
Sonuç
Mattel’in yarattığı ikonik Barbie bebek, altmış yıldır etkisini sürdürmeye devam ediyor. Bu kez Gerwig’in yönettiği bir film olarak karşımıza çıkan Barbie, standartları reddedip çağa ayak uyduruyor. Margot Robbie’nin canlandırdığı bu karakter, klasik Barbie imajına yeni bir soluk kazandırmış gibi görünüyor. Film şimdiden kitlelerin ilgisini büyük oranda çekiyor ve önümüzdeki günlerde popülaritesini daha çok artıracağa benziyor.