Dikkat Çeken Başka Bi’ Sorun: Bilinçsiz Tüketim
Dikkat Çeken Başka Bi’ Sorun: Bilinçsiz Tüketim – Tarih boyunca toplumlar, içinde seçtiğiniz değişimler ve dinamiklerine göre tarım toplumu, sanayi toplumu, modern toplum, bilgi toplumu, post modern toplum, risk toplumu ve tüketim toplumu gibi isimler almışlardır. Tüm bu adlandırmalar, içinde bulunulan evrenin dinamiklerini ve bu evrede toplumun nasıl bir yapılanma içinde olduğunu açıklamaya çalışmaktadır. Bu toplumların içerisinde yaşayan bireylere de farklı değerler verilmesi, bulundukları sınıfa göre şekillenmektedir. Gelişmiş sanayi öncesi geleneksel toplum yapısında bireyler doğal yollardan ihtiyacını var olanla yetinme değerlerine sahipken, modern sanayi toplumunda bireyler için emek, çalışma gibi değerler ön plana çıkmakta, sanayi değer evreyi tanımlayan tüketim toplumunda ise tüm değerlerin yerini aşırı tüketim almaktadır.
Bilinçsiz Tüketimin Olumsuz Etkileri
Günümüzde tüm toplumların temel özelliği haline gelen tüketim olgusu, 20. yy’ın son çeyreğinden itibaren ekonomik bir olgu olmanın yanı sıra, psikolojik ve sosyal bir olgu olarak da belirginleşmeye başladı. Artık sadece temel ihtiyaçların tüketimi karşılanmasına yönelik bir faaliyet olmaktan çıkmış ve geleneksel işlevinden uzaklaşarak, bireylerin istek ve arzularının tatmininin için, kimlik oluşturma, ve statü göstergesi olma gibi yeni anlamlar da kazanmıştır.
Bilinçsiz Tüketim ilk Adım: Marka Değeri
Tüketim, toplumsal bir olgu olarak insanların kendi kişiliklerini yansıttığı hatta bazı toplumlarda kabul görmek için kullanılan bir faaliyet haline gelmiştir. Kültürel olarak ise bireylerin duygularını ortaya koyan ve çevresiyle iletişim kurmasını gerektirir. Örneğin marka değeri yüksek eşyalar, araçlar kullandığınızda size olan bakış açıları şekillenir. Bu bakış açısı farkında olmadan bizi bir önyargıya itiyor, kendimizi hatta etrafımızdaki bilinçaltımızda sınıflandırmaya itiyor. Hiç tanımadığımız birinin giyimine, evine, arabasına, kullandığı telefona bakarak “Birinci sınıf ” veya “İkinci sınıf” vatandaş olarak ayırıyoruz. Eğer biz de bu kalıplara göre “ikinci sınıf” istek, “birinci sınıf” olmak bir başarı ölçüsü oluyor ve bunun için daha çok çalışıyor, aslında daha çok “sömürülüyoruz.”
Nereden Nereye…
20. yüzyıl sonrası kapitalizminin bireylere yüklediği görev harcama isteğini üstün tutarak sürekli tüketimi artırmasıdır. Tüketim toplumunda bireyler bazıları olarak yetenekleriyle önem kazanmakta, ekonomik sistemin sürdürülebilmesi için bireylere neden olarak ihtiyaç duyulmaktadır. 19. Yüzyılda bireyleri çalışma üzerinden sömüren kapitalist sistem, bu sömürüyü 20. yüzyılda tüketim üzerinden gerçekleştirmektedir. Baudrillard, sistem tarafından bireylere verilen “tüketme” görevini “Toplumsal iş” olarak nitelendirmektedir. Sanayi toplumunda yaşayan bireyler için toplumsal iş çalışmak ve durmadan üretmek iken, sanayi sonrası üstlum bireyleri için bu iş “daha çok tüketmek ” tir.
Başka bir bakış açısıyla:
Bilinçsiz tüketim sadece marka değerine ekstra para vermek ve kapitalist sistemin sömürücülüğüne maruz kalmakla sınırlı değildir. Gereksiz olarak aldığımız ihtiyaç fazlası harcamalarımız da bilinçsiz tüketimi kapsar. Yakın tarihten örnek vermek için, kriz anında aldığımız gereksiz market alışverişlerini ele alabiliriz.
Bilinçsiz Tüketim – Neden?
Günümüzde tüketim “eksiklik” üzerine yapılmıştır. Tüketim kültürü bireyleri sürekli satın almak yönlendiren, “yanlış ve sahte ihtiyaçlar” üretmektedir . Bireyler tüketime eleştirel bakmayı bir yana bırakarak, tüketimi yaratıcılığın ve ekonominin dinamosu olarak görmektedirler. Kriz ve panik anında da bu tüketim politikaları daha farklı işler. Örneğin, virüs ortaya çıktığından beri satış yapan bazı firmalar maske fiyatlarını, kolonya veya dezenfektan fiyatlarını 2 katı, 3 katı hatta 5 katı fiyatlara çıkararak daha fazla kar elde etmek için hiç etik olmayan, hem toplum kurallarını hem de yasal kuralları hiçe sayarak ahlaksız pazarlama yöntemleri uyguluyor. Yani bizim panik halimizden faydalanıyor. Peki sadece bunu pazarlamacılar mı yapıyor?
Sorumluluğumuzu Bilmeliyiz!
Daha demin değindiğimiz gibi, kriz ve panik halinde tüketim dengemiz değişiyor ve ihtiyaç fazlası ürünler alıyoruz. Ama bu sadece bize değil, etrafımızdakilere de zarar veriyor. Biz almamız gereken ürünlerin 2 katı, 3 katı veya 5 katı fazla ürün alırsak stoklardaki ani azalmadan dolayı diğer insanlara ürün kalmıyor ve bu eksiklik birçok kişiye mağduriyet olarak yansıyor. Tekrar bir örnekle canlandıralım: Virüsün aktif olduğu u zamanda birçok kişi kolonya satın almak istiyor. Bir markette 10 tane kolonya olduğunu düşünelim. Bu 10 kolonyayı sadece 1 kişi satın alırsa, kalan 9 kişi stok bitiminden dolayı kolonya kullanamayacak. Sadece bir kişi kendini korumaya alabildiği için kalan dokuz kişi hala risk altında olacak. Belki de hastalık kapacak ve virüs hızla yayılmaya devam edecek. Ancak herkes birer tane kolonya alırsa 10 kişi de korunacak ve virüsün yayılma hızı ciddi oranda azalacak.
Sevdiklerimiz için, Kendimiz için Bilinçli Tüketim
Baktığımız zaman bilinçli tüketimin yolu empatiden geçiyor. Nasıl ki ihtiyaç anında ulaşamadığımız, bulamadığımız ürünlerde bir çıkmaza giriyorsak aynı duyguları başkalarına da yaşatmamalıyız. Evde stok yapmak tabii ki de önemli ve gereklidir; ancak bilinçli bir şekilde yapılması hepimiz için en sağlıklı, en doğru ve en insancıl karardır.
Uzman Yorumları
Tüketim kültüründe herkesin ihtiyaç ve isteklerine uygun bir ürün mutlaka vardır. “Kimse kaçamasın diye” her türlü grubu için bir ürün üretilmiştir. Vazgeçilmez, yaşamsal bir faaliyet olan tüketimin, dünyayı ve yaşamı yok eden bir faaliyete dönüştüğü bu toplum yapısı ve kültürü pek çok teorisyen tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. Frankfurt Okulu tüketim kültürüne yönelik eleştirilerini Max Horkheimer ve Thedor W. Adorno’nun “Aydınlanmanın Diyalektiği ”eserinde kültür endüstrisine dayalı olarak ifade sunulmakta. Bu düşünürlere göre, kültür endüstrisi içindekileri bir kalıba sığdırmaya çalışarak kendine uydurmakta ve çok ince ve etkin yöntemlerle hepsini baskı altında tutmaktadır.
Türkiye’nin su tüketim karnesi makalemize buradan ulaşabilirsiniz.