Öğrenince Aklınızı Kaçıracağınız Efsaneler
Öğrenince Aklınızı Kaçıracağınız Efsaneler – Efsane ya da söylence, yıllarca gerçekten olmuş gibi kuşaktan kuşağa aktarılan yazılardır. Efsaneler çoğunlukla olağanüstü olayları, insanüstü güçleri ele alır, olayları gerçekten uzaklaştırarak anlatılsa da gerçeklik payı da vardır. Konusu bir kişi, bir yer veya bir olaydır. Efsanelerde kısmen kutsiyet vardır. Efsaneler dünyanın yaratılışı ve sonu ile ilgili, tarihi, tabiatüstü şahıslar ve varlıklar üzerine ve dini olmak üzere sınıflandırılır.
Dünyanın Dört Bi’ Tarafından Efsaneler
Balıklıgöl
Rivayete göre; Nemrut, zulmü ve acımasızlığı ile çevresine korku ve dehşet saçan zalim bir liderdir. Hükümdarlığı dönemi içerisinde Nemrut, bir gece gördüğü bir rüyayı din adamlarından yorumlamalarını ister ve din adamları ise; yeni doğacak olan çocuklardan birisinin kendisini öldüreceğini söyler ve bunun üzerine Nemrut, o yıl içerisinde doğacak olan bütün çocukların öldürülmesini ister.
Nemrut, bu çocuğun kendi çocuğu olacağını düşünmemişti. Nemrut’ un karısı Sara Hatun, bu emirden dolayı kendi çocuğu için endişelenir ve hamileliğini eşinden saklamak için sürekli kilo aldığını söyler. Çocuğunu mağarada doğurur, çocuğu burada bırakıp tekrar saraya döner. Aradan zaman geçer, askerler İbrahim Peygamber’i mağarada bulurlar. Nemrut’un huzuruna getirirler. Hiç çocuğu olmayan Nemrut ondan hoşlanır ve İbrahim Peygamber’i yanına alıp büyütür.
“Bir taş parçası bunu nasıl yapar?”
Nemrut’un zulmü, haksızlığı ve putlara tapışı, halkında putlara tapmaya zorlanışını gören İbrahim Peygamber insanların kendi elleri ile yaptıkları bu putların Allah olmadığını söyler. Halka bu düşüncelerini anlatır.İbrahim sarayın putlar bölümüne girer. Bir baltayla bütün putları parçalar, baltayı da en büyük putun üstüne asar. Bunu gören askerler Nemrut’a haber verirler. Rahipler bunu Hz.İbrahim’in yapabileceğini öne sürer. Nemrut bir kurulla onu yargılar. Hz.İbrahim: “Görüyorsunuz ya işte balta büyük putun omuzunda. Balta kimdeyse bu işi o yapmıştır.” der. Öfkelenen Nemrut: “Bir taş parçası baltayı eline alıp bu işi nasıl yapar?” diye haykırınca Hz. İbrahim: “İşte benim anlatmak istediğim de budur. Siz kendi ellerinizle yaptığınız bu taş parçalarından medet umup, başınız daralınca ona koşuyorsunuz. Bu gerçekten tanrı ise neden diğerlerini kırmasın!” deyince şaşkınlık geçiren Nemrut ve çevresindekiler İbrahim’in üzerine yürürler. Nemrut, Hz. İbrahim’ in yakılmasını emreder.
Mucize Gerçeğe Dönüştü
Her taraftan toplanan odunlar Halil-ürrahman Gölü’nün bulunduğu yerde yığılır. İbrahim (AS) sütunlar arasına gerilen halattan ateşe fırlatılır. Odun yığınlarının ortasına düşer düşmez ateş yerine burası bir göl olur. Atılan odunlar balığa dönüşür. Hemen yanı başında küçük bir göl daha vardır. Balıklar yandıkları için üzerinde kara lekeler bulunur. Göle Halil-ürrahman Gölü adı verilir. Zeliha’nın göz yaşlarından oluşan küçük göle de Zeliha’nın göz yaşları anlamına gelen Aynızeliha adı verilmiştir. Halk inanışında göl veya göldeki balıklar kutsal sayılmaktadır. Bu balıklara dokunanların öleceği ya da başına bir bela geleceğine inanılır. Bir diğer rivayete göre, balıkların arasında beyaz bir balık görülürse onun Zeliha olduğu düşünülüp, görülen kişiye şans ve bereket getireceği inanılır.
Lady Godiva Efsanesi
Lady Godiva, İngiltere’nin Coventry hükümdarının bir Anglo-Sakson kadını ve Leofric’ in karısıydı. Kocasını çok severdi, ama her zaman halkına olan davranış biçimine karşı çıkardı. Kocası yerel halka ağır bir vergi verdiğinde, Lady Godiva ona “Heregeld” adı verilen bu baskıcı vergiyi durdurması için yalvardı . Godiva’nın kocası vergiyi ancak Coventry sokaklarına çıplak çıkması durumunda durduracağını söyledi. Utanan ancak halkı için her şeyi göze alan kraliçe bunu kabul etti ve sadece saçlarıyla kendini örttü.
Kraliçe o kadar çok saygı görüyordu ki, şehrin içinden çıplak geçerken tüm halk pencerelerini kapattı. Tek istisna, çıplak kadın şehri dolaşırken panjurundaki bir deliği izleyen bir terzi idi. Efsaneye göre, Lady Godiva’nın isteğine uymadığı için kör olduğu söyleniyor. Kocası bu protestodan hemen sonra yasayı kaldırdı. Tom olduğu iddia edilen terzi, “Peeping Tom” terimini getirdi.
El Dorado
Altın tüm çağlarda, insanlık için kıymetli bir araç olmuştur. Herhangi bir miktarda altına sahip olmak, daha fazlasını elde etmek için doyumsuz bir arzuyu ateşliyor. 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupalılar, Yeni Dünya’da bir yerde El Dorado olarak bilinen muazzam bir zenginlik yeri olduğuna inanıyorlardı. Ancak bu ölçülemez zenginlik yeri bulunamadı.
İspanyol kaşifler 16. yüzyılın başlarında Güney Amerika’ya ulaştığında, şimdi Kolombiya’da bulunan Andes dağlarında bulunan yerli kabilelerin anlattığı ilginç hikayeler var. Yeni bir kabile iktidara geldiğinde, yönetimi Guatavita Gölü’nde bir törenle başlıyor. Törenin hesapları değişiyor, ancak sürekli olarak yeni hükümdarın altın tozu ile kaplandığını ve su altında yaşayan bir tanrıyı yatıştırmak için altın ve değerli mücevherlerin göle atıldığını söylüyorlar.
“Yaldızlı Adam”
İspanyollar bu altın şef El Dorado’yu “yaldızlı” olarak adlandırmaya başladılar. Yaldızlı adamın töreni, El Dorado ve deneklerinin başka bir kabile tarafından ele geçirildiği 15. yüzyılın sonlarında sona erdi. Ancak İspanyollar ve diğer Avrupalılar, kıtanın kuzey sahili boyunca yerliler arasında o kadar çok altın buldular ki, bir yerlerde büyük bir zenginlik yeri olduğuna inanıyorlardı.
İspanyollar El Dorado’yu bulamadılar, ancak Guatavita Gölü’nü buldular ve 1545’te boşaltmaya çalıştılar. Göl kenarı boyunca yüzlerce altın parçası bulabilecek kadar seviyesini düşürdüler. Ancak daha derin sudaki varsayılan muhteşem hazine ulaşılamayacak kadar gizemilyi. Peki bu kayıp altın şehir neredeydi? Ya da böyle bir şehir gerçekten var mı? Hala cevaplanmayan sorular arasında.