Amerika ve Çin’den Yapay Zeka Savaşı
Yapay zeka birçok endüstriyi değiştirme potansiyeline sahiptir: Kendilerini süren arabalar, güvenliği artıran yüz tanıma teknolojisi veya kanseri doktorlardan daha iyi tespit edebilen sistemler. Yapay zekanın gündelik yaşamımızı değiştirebileceği gibi küresel ekonomileri de alt üst edebilme gibi bir potansiyeli mevcut. PwC’nin raporuna göre, küresel GSYİH’nın yapay zeka sayesinde yüzde 14 oranında artacağı belirlendi. Peki bundan en büyük payı kim alacak? Bu yapay zeka savaşında kim önde? Çin mi ABD mi?
İki ülke arasındaki en temel ayrım birinin uygulama diğerinin ise araştırma konusunda daha iyi olmasından kaynaklanıyor. ABD dünyanın en iyi 10 yapay zeka araştırmacısının tamamına, en iyi 1000 araştırmacısının ise %68’ine sahip. Çin ise bu araştırmacıların sadece %10’unu elinde bulunduruyor. Geoff Hinton, Yann LeCun, Yoshua Bengio, Andrew Ng, and Fei-Fei Li gibi isimler araştırma konusunda ABD hegomanyasını sürdürmeye devam ediyorlar.
Fakat günümüzde teknolojik devrimler sadece araştırma ve keşifle bitmiyor. Çoğu zaman bu keşifler araştırmacıların ellerinden kayarak günümüz problemlerine çözüm arayan yetenekli mühendislerin eline düşüyor. Bu keşiflerin uygulamaya dönüşmesi de en az keşfin kendisi kadar önemlidir. İşte Çin’in işin içine girdiği yer tam olarak da burası.
Amerika Birleşik Devletlerinin yapay zeka keşifleri konusunda dünya lideri, fakat olay yapay zekayı uygulamaksa Çin ABD’nin çok önünde. Peki Çin’i uygulama konusunda daha iyi yapan şeyler neler?
1- İş Ahlakı
Çin’in teknolojik uygulamasının üzerine kurulmuş olduğu iş ahlakından bahsetmemiz gerekir.
Çin’deki kapitalist girişimcilerin çoğu mükemmel bir iş-yaşam dengesi dengesi kurduklarından bahseder ve buna “996” derler. “996”nın açılımı ise çok basit: Sabah 9’dan akşam 9’a haftada 6 gün. Bu iyi bir iş-yaşam dengesi kurulmuş olan girişimler için geçerli tabii ki. Çin’deki çoğu girişim “997”dir.
2- Hız Faktörü
İkinci hıza bakmamız gerekir. Çin’in girişimcilik ortamı devasa bir pazar, geniş sermaye ve cesur girişimcilerin birleşiminden oluşur. Çinli girişimciler hızlı başlarlar; hızlı, erken ve sık başarısız olurlar. Pazar fırsatları bulmak, ürünler üretmek ve gerektiğinde strateji değiştirme konusunda oldukça hızlılardır. Örneğin Uber ve Didi gibi şirketler yolculuk paylaşımının mümkün olduğunu kanıtladıktan sonra Çinli girişimciler var olan her türlü paylaşımı denedi: paylaşılan bisikletler, paylaşılan arabalar, paylaşılan beton mikserleri ve paylaşılan cep telefonu şarj cihazları. Bunların büyük bir çoğunluğu kısa sürede piyasadan kalktı fakat birkaç tanesi, örneğin Mobike 3 yıl sonra 2.7 milyara satıldı, kısa sürede çok başarılı oldu.
Sadece hız yetmiyor tabii ki. Çin, ürünlerinin kalitesini aynı zamanda yoğun rekabete borçlu. Silikon Vadisi’ndeki rekabeti tarafların ateş etmek için birbirini beklediği eski savaşlara benzetirsek Çin’deki rekabet gladyatörlerin çarpışması gibidir. Bu şiddetli rekabet girişimcileri yıldırım hızında ürün geliştirmeye ve muhteşem iş modelleri geliştirmeye zorluyor. Bu sayede Çin girişimleri çok daha başarılı oluyor.
3- Pazar Büyüklüğü
Üçüncüsü ve belki de en önemlisi Çin’in devasa pazar büyüklüğü. Çin, yapay zekayı besleyen veri hazinesini tamamıyla bu pazar büyüklüğüne borçlu. Günümüz petrolüne veri dersek, günümüz Suudi Arabistan’ı da Çin oluyor. Çin’in veri üstünlüğü, mobil kullanıcı oranına göre ABD’nin üç katı, yemek dağıtımında ABD’nin 10 katı, mobil ödeme oranının 50 katı ve paylaşılan bisiklet turlarındaki 300 katı. Tüm bu veriler Çinli yapay zeka şirketlerinin geliştirilmesinde kullanılıyor.
4- Hükümet Desteği
Son olarak Çin hükümetinin yapay zeka gelişimini desteklemesini de eklemeliyiz. Ne kadar batılı analistlerin düşüncelerine ters düşse de Çin hükümet desteği ne kazananları sübvanse ediyor ne de onları dış rekabete karşı koruyor. Tam tersine sofistike hükümet desteği ve tekno-faydacı politikalar ile Çinli girişimler kanıtlanmamış teknolojileri pazarda daha kolay deniyor, gerektiğinde düzenlemeler yapabiliyor ve altyapı çalışmalarına, otonom araçlar için sensörlü yollar ve şeritler, destek olabiliyor. ABD hükümeti ise yapay zeka konusundaki çalışmalarda oldukça yavaş davranıyor.
Tüm bu yukardakilerin sonucu olarak Çin şu an bilgisayarlı görüntüleme, drone, konuşma tanıma, konuşma sentezi ve makine çevirisi konularında dünyanın en değerli şirketlerine sahip. Yeni kurulmuş 5 farklı yapay zeka şirketiyle de gücüne güç katmaya devam ediyor. 3-4 sene önce kurulmuş bu şirketlerin toplam değeri şu an 23 milyar doların üzerinde.
Çin’in hız, uygulama, veriye erişim ve devlet desteği ABD’ye göre oldukça yüksek seviyede. Peki bu yapay zeka savaşını Çin’in kazandığı anlamına mı geliyor. Hayır, çünkü dünya çapındaki araştırmacılar hala ilerliyor. Amerikan üniversiteleri hala dünyanın en iyi öğrencilerini çekiyor ve bu öğrenciler Amerika’da eğitim görüyorlar. Birçoğu da mezun olduktan sonra ülkede kalmayı seçiyor. Bu Amerika için çok büyük bir koz.
Bu savaşın galibini belirlemek için önce şu soruya cevap vermemiz gerekiyor: Çekirdek teknoloji mi daha önemli yoksa uygulama mı? Eğer işin teknik kısmı öne çıkarsa, çekirdek teknolojideki iyileştirmeler, o zaman ABD daha avantajlı hale geliyor. Fakat akıllı altyapı ve uygulama öne çıkarsa o zaman avantaj Çin’de.Hep beraber seyredip göreceğiz. Bakalım bu savaşı kim kazanacak?