Dünya Nereye Gidiyor? – 2030 Yılının Gündemi Belli Oldu
2030 Yılının Gündemi Belli Oldu – Dünya Nereye Gidiyor? Dünyamız alarm vermeye çoktan başladı. İklimler farklılaşıyor, dünya gün geçtikte daha çok ısınıyor. Şehirler kalabalıklaşıyor ve bunun sonucunda şehirlerde ısı oranı gitgide artıyor. Ayrıca, şehirlerde yağışlar azalıyor, bu yüzden su kaynakları günbegün tükeniyor. Temiz suya ulaşamayan insan sayısı gün geçtikçe çoğalıyor. Bunun sonucunda, insan ölümleri artıyor.
2030 Yılının Gündemi Belli Oldu – Dünya Nereye Gidiyor?
Neden su kaynaklarımız azalıyor?
Bu yüzden, değinmemiz gereken en önemli sorunlardan biri de dünyada azalan su kaynakları. Peki %70’i su olan Dünya’mızın nasıl oluyor da su kaynakları azalabiliyor? Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, bu oranın sadece %3’ü içilebilir su kaynağı. Hatta, biz bu oranın sadece %1’ine ulaşabiliyoruz. Üstelik, su bizim yapay yollarla ya da kendi elimizle üretebileceğimiz bir kaynak değil. Durum böyle olunca, Dünya’daki su kaynaklarını dikkatli ve bilinçli kullanmamaya devam edersek, ilerleyen yıllarda ülkeler arasında su savaşları çıkması oldukça mümkün. Bu oranları bilmek ve herkesi bilinçlendirmek hepimizin görevi. Çünkü, bu oranlar bize suyumuza neden sahip çıkmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
2030 yılının gündemi ne olacak?
Birleşmiş Milletler, şu an Dünya’da yaşayan tüm insanların su krizinin ortasında olduğunu raporunda belirtti. Aslında bu rapor bize kritik olan kısmı çoktan geçtiğimizi ve gitgide geriye doğru gittiğimizi de belirtiyor. Yani bu rapor, durumun ne kadar ciddi ve dikkate alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Şu an evlerimizdeki musluklardan su akıyor olabilir. Fakat, unutmamalıyız ki, günümüzde 80’den fazla ülke su kıtlığı yaşıyor. Bildiğimiz üzere, Afrika kıtasında durum daha da vahim. İnsanlar, içlerinde sağlığa zararlı maddeler bulunan suları içmek zorunda kalıyorlar. Yani, 2030 gündemimiz aslında çoktan belli: Su kıtlığı.
Neden Su Kıtlığı Yaşıyoruz? – Dünya Nereye Gidiyor?
1960 yılında tükettiğimiz suyu 2021 yılıyla karşılaştıracak olursak, o yıllardan 4 kat fazla su tüketiyoruz. O yıllarda dünya nüfusu yaklaşık 3 milyardı ve 4 kat fazla su tüketebilmemiz için şu an nüfusun 12 milyarı aşması gerekiyordu. Fakat, günümüzde dünya nüfusu 8 milyara yakın. Bu da aslında bizim suyu ne kadar bilinçsiz bir şekilde tükettiğimizi gözler önüne seriyor. Ayrıca, küresel ısınmanın da etkisiyle, yağışlarımız azaldı. Gün geçtikçe Dünya’mız daha da kuraklaşıyor. Ancak, çoğumuz bu duruma bir dur demeyecek kadar sorumsuzuz.
Su tüketim oranlarımız artıyor, fakat önlem alamıyoruz. Çünkü, su, yaşamımızın büyük bir kısmında aktif bir rol oynuyor. Yaşamak için yiyecekler de büyük bir önem arz ediyor. Bu yüzden, en çok tarım alanında su tüketimi yaşanıyor. Bu oran, tahmin edebileceğinizden de yüksek: %71. Sanayi alanında %18, evsel tüketim ise %11’lik bir orana sahip. Bu sayılar aslında küçük gibi gözükse de azaltmak bizler için hayati öneme sahip. Türkiye’de ise tarımda %73, sanayide %11, evsel tüketimde %16 oranında su tüketiyoruz. Tarım alanında 1995’te 253 milyon hektar alana su harcıyorduk. Bu oran 2010’da 290 milyon hektara ulaştı. 2025 yılında ise 330 milyon hektara su yetiştirmemiz gerekecek. 2030 yılında ise bu oran daha da artacak.
Bu döngüye bakılırsa, nüfus arttıkça su tüketimimiz daha çok artıyor. Kaynaklar artık bize yetemez hale geliyor. Bildiğimiz üzere, vücudumuzun %70’i su. Kanımız, hücrelerimiz, organlarımızın çoğu aslında sudan oluşuyor.
Şehirleşmenin Su Kaynakları Üzerinde Etkisi – Dünya Nereye Gidiyor?
Ayrıca, günümüzde şehirleşme had safhada. Örneğin, çatılar, kaldırımlar, otoparklar, yollar yapılıyor. Bunun sonucu olarak beton gibi maddeler suların akış yollarını engelliyor. Böylece, yağmur suları, toprakla buluşamıyor. Doğal denge bozuluyor. Yağmur suları toprakla buluşup onu nemlendirmesi gerekirken, denizlere akıp tuzlu suya dönüşüyor. Bu durum, küresel ısınmanın da etkisiyle yeni çöller oluşmasına sebep oluyor. Ayrıca, şehirler büyüdükçe, su kaynaklarına talep daha da artıyor. Şehir yöneticileri, uzaklardan içilebilir su getirtmek zorunda kalıyorlar. Böylece, kaynakların yeri değişiyor. Çölleşme tehlikesi gün geçtikçe artıyor. Sanayi geliştikçe, temiz sular daha da kirleniyor. Gıda ihtiyacımız artıyor, bu yüzden yer altı sularını bilinçsizce kullanmaya başlıyoruz.
Üstelik, sularımızı bilinçsizce tüketmeye devam ettiğimiz sürece, maalesef çocuklarımızı zorlu, sağlıksız ve mutsuz bir gelecek bekliyor. Belki de, su içmek için bile mücadele etmeleri gereken bir yaşam sürecekler.
Ayrıca, bu konuda bilinçlenmek için, National Geographic tarafından Gökhan Özoğuz ile çekilen 25 litre belgeselini izlemenizi tavsiye ederim. Hayatımız boyunca hiçbir zaman günde 25 litre su ile idare etmek zorunda kalmadık. Fakat, bir gün bu durumu yaşayabiliriz. Bu tehlikeye dur demek hepimizin elinde. Çocuklarımızın ve Dünya’mızın geleceğini korumalıyız. Bir an önce harekete geçip, bu duruma son vermek için elimizden geleni yapmalıyız.