Çevrimiçi Reklamcılık Fay Hattında!

Paylaşmayı unutmayın.

Markalar ve firmalar varlığını sürdürmek için her zaman reklam yayınlarına ihtiyaç duydular. Geleneksel medya bu anlamda uzun süre kullanıldı ve çok ciddi rakamları bulan reklam yatırımlarından paylarını aldılar. Ancak internetin gücü ile beraber geleneksel medya yerini yeni nesil medyaya bıraktı. Yeni nesil medya; daha dinamik, daha dijital, daha modern, ölçeklenebilir, hedeflenebilir bir yapıda olunca reklamveren için yepyeni bir bakış açısı doğdu. Sonuçlar bu şekilde iç açıcı görülse de çevrimiçi reklamlarda bir bakıma risk altında olmaya devam ediyor.

Nasıl mı?

Kendi hedef kitlesine bulunduğu dijital her mecrada her saat ulaşabilmek ve görünür olabilmek. Üstüne üstlük bunu ölçüp yatırım geri dönüşünü hızlı bir şekilde alabilmek yeni medyanın en güçlü yanlarından. Bu hedef kitlenin büyük çoğunluğunun Youtube, Google, Facebook gibi mecralarda olduğunu düşünürsek, bu mecralar da reklam vermek kaçınılmaz bir tercih haline geldi. Üstüne üstlük bu mecraların mali güçleri de düşünüldüğünde, yenilikçilik ve teknolojik yatırımlarda da beklenti yüksek.

Reklamveren doğru kanalda, doğru kitleye kısa zamanda ve en verimli maliyetlerle ulaşmak isterken, kullanıcı yersiz reklama maruz kalmaktan muzdarip. Bunun için doğru algoritmalarla çalışan yapılarda bu denklemi çözmek mümkün. Ancak dünya devlerinin bile bu konuda sınıfta kaldığı noktalar yok değil. 2017’nin Mart ayında İngiltere’de yaşanan bir sızıntı bugüne kadar uzayan bir krize dönüşmüş durumda. YouTube’un filtreleme sisteminde yaşanan teknik bir sorun bir çok önemli markanın Google reklamlarının uygunsuz içeriklerdeki videolarda gösterilmesine sebebiyet verdi. Bunun üzerine artan şikayetlere kayıtsız kalınamadı. Birçok büyük marka YouTube reklamlarını geri çektiğini belirtti. Farklı dönemlerde ortaya çıkan ve büyük reklamverenlerin dikkat çektiği bu durum artık göz ardı edilemez hale geldi.

Google İngiltere yöneticilerinden Ronan Garis ise “Google reklamlarının nerede görüntüleneceğini tanımlayan katı politikalara duyulan ihtiyacın da farkındayız.” şeklinde bir açıklama yaptı.

Google’dan yapılan açıklamanın en dikkat çeken ifadesi;

“Google reklamlarının nerede görüntüleneceğini tanımlayan katı politikalara duyulan ihtiyacın da farkındayız. Bu politikaların amacı reklamların nefret dolu konuşmalar, rahatsız edici veya saldırgan içerikli sayfalarda ya da videolarda görüntülenmesini yasaklamaktır. Söz konusu politikalarımız durumların büyük çoğunluğunda, amaçlandığı gibi çalışmaktadır. Kötü reklamcılık uygulamalarını engellemek için her yıl milyonlarca dolar yatırım yapıyor ve binlerce kişi istihdam ediyoruz. Sadece geçtiğimiz yıl içerisinde 2 milyar kötü reklamı sistemimizden, 100.000’in üzerinde yayıncıyı ise AdSense programımızdan çıkararak 300 milyondan fazla YouTube videosunda reklam yayınlanmasını engelledik. Bununla birlikte, ağımızdaki milyonlarca site ve YouTube’a bir dakika içerisinde yüklenen 400 saatlik video söz konusu olduğunda, her zaman hatasız olamadığımızın da farkındayız. Toplamın çok sınırlı bir yüzdesinin söz konusu bazı durumlarda, para kazanma politikalarımızı ihlal eden içeriklerde de reklamlarımız görüntülenebiliyor. Böyle durumlarda ilgili reklamı derhal kaldırıyoruz, ancak daha fazlasını yapabileceğimizi ve yapmamız gerektiğini de biliyoruz.”

@teckbooky

Bugün geldiğimiz noktada iyileştirmelerin çokta istendiği seviyeye gelmediği güçlü reklam verenlerin tepkileri ile gün yüzüne çıkıyor. P&G ve Unilever’in etkili bütçe yöneticilerinden farklı zamanlarda gelen açıklamalar deprem etkisi yaratacak düzeyde.

Yıllık reklam bütçeleri 7,5 milyar doları bulan P&G ve her yıl 10 milyar dolar seviyesinde reklam harcaması bulunan Unilever’in şirket yöneticilerinin Facebook ile Google’dan reklamlarını çekmeye hazırlandıklarını vurgulaması, dijital mecra reklamcılığındaki kırılganlığı güçlendiriyor. Bu sebeple önümüzdeki günlerde, Facebook ve Google platformlarında kullanıcılara karşı daha güçlü filtre yapıları ve daha güçlü kontrol mekanizmaları olacak gibi gözüküyor. Reklamverenlere yön veren güçlü markaların bu tavrı, diğer reklamverenlerin güven kaybı yaşamasını da etkileyecek gibi gözükmekte.

Her kriz, bir fırsat!

Konunun iyi tarafından bakarsak; her kriz bir fırsatı beraberinde getiriyor. Yaşanan bu gelişmeler, “The Coalition for Better Ads”  koalisyonunun kurulmasına ve bu konuda ortak bir adım atılmasına sebep oldu.

“The Coalition for Better Ads” (Daha İyi Reklam Koalisyonu) 25.000’den fazla tüketiciyi içeren kapsamlı bir araştırmaya dayalı olarak, Kuzey Amerika ve Avrupa için masaüstü web ve mobil web için ilk Better Ads standardlarını geliştirdi.

Belirlenen standartlar Google Adsense başta olmak üzere bir çok reklamveren şirket tarafından da ciddi oranda dikkate alınacak gibi gözükmekte.

Biliyorsunuz, teknoloji ve dijital dönüşüm insanlar üzerinde iyi ya da kötü kullanım ile fayda-zarar ikileminde kalıyor. Dileğimiz, işletmelerin de bu duyarlılığa sahip olarak kötüye kullanımı engellemelerinden yana…

 

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar