Black Mirror Sağlam Bilim Kurgu Teknolojisini Nasıl Sağlıyor?

black mirror

Paylaşmayı unutmayın.

Black Mirror’ı izlemeyenimiz var mı? Birçoğumuz izlemiş olmakla birlikte belki popüler kültüre karşı olanlarımız izlemekte direnmiştir ancak bu dizinin de popüler kültüre ya da teknoloji popülerliğine bir eleştiri olduğunu düşünülürse bu oranın da düşük olacağını düşünüyoruz. Dizi adına uygun bir şekilde toplumun teknoloji ile hangi uç noktalara geldiğini ve gelebileceğini, ahlaki ve toplumsal açıdan sorgulayarak gerçekleri sert bir şekilde yüzümüze vuruyor. Netflix’te 4. sezonuna ulaşan Black Mirror; hayatlarımızın akıllı telefonlarımıza ne kadar bağımlı olduğunun uzun vadede akılda kalmasını sağlıyor.

Peki, bu diziden bu denli etkilenmemizin sebebi ne sizce? Teknolojik cihazları bu denli hayatımıza sokmuşken bu diziyi izledikten sonra teknolojinin gelebileceği noktadan korktuğunuz oldu mu hiç? Bu noktada programın yapım tasarımcısı Joel Collins; “Black Mirror’da yer alan cihazlar ve teknoloji insanları korkutmak için değil onlara kendilerini tanıdık hissettirmek için tasarlanmıştır” diyor.  Yani dizinin tek yaptığı şu: kabul etmek istemediğimiz gerçekleri yüzümüze vurmak.

BAFTA ödüllü bir tasarımcı olan “Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi” filminden de tanıdığımız Joel Collins ilk bölümden itibaren Black Mirror’ın yapım tasarımcısı oldu. Collins; “Seriler farklı olsa da tüm şovun bir tonu var. Özünde onları içsel olarak bağlayan bir şey var. Sanat bunu görünmez yapmaktır.” diyor.

the hitchhiker's guide to the galaxy

@acrossthepondtv.

Gelin şimdi hep birlikte Joel Collins’in verdiği röportaja bir göz atalım ve dizideki bilim kurgu teknolojisinin nereden geldiğini anlamaya çalışalım.

Şov için teknolojiyi tasarlarken ne düşünüyorsunuz?

Bir tasarımcı olarak hikaye baş tacıdır; karakterler ve bu hikayeyi anlatmaya çalışan insanlar “daha az şey” dünyasından çok daha fazladır. Ne benim ne de tasarım ekibimin ya da birlikte çalıştığım insanların parlaması için değil, onlar için tam olarak doğru şeyi yapmak adına gereken şey ‘o an’dır. Bir bilim kurgu çektiğiniz zaman her şeyi fazlaca tasarlarsınız. Ancak teknolojiyi nasıl kullanacağımız konusunda bile her şeyin tasarımına makul bir gerçeklik getirmeye çalıştık. İşte “Black Mirror”u yapan şey bu inceliktir. Bu da onu biraz daha ürkütücü kılıyor.

Bu sebeple bu reklam terimini “ulaşılabilir” olarak kullanıyorum. Tasarım ve dünyayı izleyiciye ulaştırırsanız, o zaman bir şekilde bağlanırlar. Sahip olduğumuz kısıtlı zamanla hedef kitleye ulaşmak, yatırım yapmak, rahat hissetmek ve daha sonra yüzleşecekleri zorlukları zihinsel olarak araştırmak zorundayız.

3. sezonun “Nosedive” bölümü, özellikle içinde bulunduğumuz sosyal medya dönemi için uygun görünüyor. Bu fikrin gelişimi erken geldi: “tüm tarihiniz.” Sahip olduğum his 2050’de göstermek içindi ama 1950’lerde de varmış gibi hissettiriyordu. Seyirciyi rahat hissettirmek için doğal kaynakları kullandık. Taş, ahşap ya da çok doğal olan bir sürü implant kullanıldı. Göz kamaştırıcı grafikler, bir ağacın halkaları gibiydi.

black mirror season-3

@thevox

Peki,izleyicilerin bulamadığı bir ipucu var mı?

Olayları şovda tekrar kullanıyoruz ama bunu yaparken önemli bir nokta var, bunu çok dikkatlice seçmemiz gerekiyor. Örneğin; farklı bölümlerde kullandığımız haber kanallarına bakacak olursanız, her zaman aynı haber kanalını kullandık. Ancak zaman değiştiyse bunu farklı grafikler ekleyerek gösterdik böylelikle aynı haber kanalı olduğu fark edilemeyecekti. Sonucu anlamak için zamanda geriye doğru gidebilirsiniz. Giyinme, detay ve tasarımda, puzzle parçalarından bir bütün oluşturulur.

3. sezonun diğer serilerden farkı neydi?

Açıkçası daha eş zamanlı olarak yapıldı. Her filmde neler olup bittiğini gerçekten bilen küçük bir avuç insan var, çünkü her filmde farklı bir yönetmen ve görüntü yönetmeni ile çalıştık ayrıca yapımcılarımız da ayrı. Her filmin kendi tadının ve kendi bireyselliğinin,  gücünün ve kendi tonunun olmasını istiyorsanız, dünyanın sınırlamalarına gerçekten çok dikkat etmelisiniz.

black mirror 3. sezon

@i.ytimg

Tüm bu detayları nasıl takip ediyorsunuz?

Bence bu çok karmaşık bir zihinsel süreç. Sanırım Charlie (Brooker, yaratıcı ve yazar) ve Annabel (Jones, yönetici yapımcı) hikayenin hayal gücü ile inanılmaz işler çıkardılar. Charlie harika bir yazar ve aynı zamanda çok zeki. Yapabileceğini anladığında detaylara girmeyi çok seviyor. Diğer insanların görmeyeceği şeyleri gösteriyor. Tüm bunları absorbe etmek için belirli bir beyin gerektiğini düşünüyorum. Bazen istemediğim şeyleri fark ediyorum. Bir ses, bir oda, bir nesnede farklılık varsa bunu kimse fark etmez diye geçiştirmiyorum.

“Black Mirror” için ilham kaynağı olan veya referans olarak sunulan başka filmler ya da yapımlar var mı?

Hayır. Diğer filmler bizi referans aldı, demeyi tercih ederim. Söylemesi ne kadar aptalca değil mi? Teknik açıdan bakıldığında aslında “O film iyi iş çıkardı.” denmesi yerine orijinal veya makul bir şeydi denmesi daha önemlidir.

Seri üzerinde çalışırken teknoloji ile etkileşiminiz nasıldı?

Instagram ve Facebook’tan uzaklaşıyorum. Çünkü evde karımla ve çocuklarımlayım ya da işteyim. Onun dışında tek yaptığım köpeğimin fotoğrafını ya da bir gün batımı fotoğrafını paylaşmak oluyor. Sanırım daha büyük bir teknofobik olacağım.

Görsel efekt tasarım şirketine sahip olmak çok tuhaf bir durum. Ofise çok güldüğünüz bir çiftin fotoğrafını gönderiyorsunuz ama dizüstü bilgisayarınızın arka planında Warner Bros. filmi için hazırlanmış bir tasarım var. Bu iş nasıl sonuçlanır? Film endüstrisindeki herkes için aynı şey geçerli, çok dikkatli olmalısınız.

Kaynak

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar