İyisiyle Kötüsüyle Bir Başarı Hikayesi “Fi”

fi neden tuttu

Paylaşmayı unutmayın.

Son dönemlerde muhakkak bir yerlerde duymuş ya da görmüşsünüzdür. Belki çoktan tüm bölümleri seyrettiniz ve yeni bölümlerini bekliyorsunuz bile. Ama bir şekilde çok ses getiren ve adından sıkça söz ettiren bir pazarlama harikasından bahsediyoruz! İşte karşınızda Türk yapımı bir dizi… Fi!

Tutku, aşk, seks, denge, mükemmellik, güzellik, entrika ve Altın Oran… Bunların hepsi 2013 yılında Akilah Azra Kohen’in çok satanlar rafında yerini alan Fi kitabının senaryolaştırılmasıyla, Türkiye‘de bir ilk olan, çevrimiçi platformdan seyredilebilir. Üç sezon olacağı bilinen “Fi” ye, serinin diğer kitapları “Çi” ve “Pi” eşlik edecek. Dizi, Nükhet Bıçakçı tarafından senaryolaştırılmış ve Mert Baykal yönetmen koltuğuna oturmuş. 31 Mart’tan beri yayınlanan dizinin yapımcısı ise Ay Yapım.

“Bu Hikâyenin Sadece İnanılamaz Tarafları Gerçektir.”

Sloganıyla ilk anda merak uyandıran dizinin oyuncu kadrosunu da inanılmaz bir dörtlüden oluşuyor. Saplantılı bir kişilik olan psikoloji hocası Can Manay karakterini Ozan Güven; işine tutkulu bir dans okulu öğrencisi olan Duru karakterini Serenay Sarıkaya; müzik konservatuvarında akademisyen olan ve öğrencisi ile aşk yaşayan Deniz karakterini Mehmet Günsur ve yaptığı bir haber araştırması ile bir anda hayatı değişen, inatçı gazeteci karakterini ise Berrak Tüzünataç canlandırıyor. Bu güçlü dörtlü dışında Büşra Develi, Tülay Günal, Osman Sonat, Özge Özpirinçci, Saadet Işıl Aksoy, Armağan Oğuz, Defne Kayalar ve Emir Benderlioğlu gibi başarılı oyuncular da kadroda. Üstelik konuk oyuncu seçimleri de Türk dizi sektöründe az görülen türden.

fi kitap kapağı

@mulpixkitap

31 Mart akşamı saat 22:00 de yayınlandıktan sonra 50 saatte 3.5 milyon seyredilen Fi hakkında yapılan eleştiriler, dizinin şanına şan kattı elbette. Bu eleştirileri biz de, hem olumlu hem olumsuz yönüyle pazarlama çerçevesinde değerlendirelim diyerek başlayalım.

“Fİ” Bir Pazarlama Harikası

Her şey bir yana, Türkiye’de çevrimiçi olarak yayınlanan ilk dizi olan “Masum” dan aldığı cesaretle yine çevrimiçi kanalda yayınlanan “Fi”, aslında daha yayına girmeden yüzbinlerce takipçiye ulaşmıştı. Dizide konu alınan saplantılı hayatlar, tutkulu aşklar ve mükemmeliyet gibi her köşe başında dev posterleri karşımıza takıntılı bir takipçi gibi çıktı.

fi dizi afiş

Dev oyuncuların verdiği ihtiras kokan pozlar merakımızı cezbetti. Günlerce bekledik çünkü vermek istedikleri enerjiyi almıştık ve hayatımıza bir “Fi” yerleştirmeye hazırdık. Peki ne oldu da “Fi” hayatımızda bu kadar hızlı ve bu kadar fazla var oldu… İşte dizinin harika pazarlama sırları..

  • Çok Satan Kitap

    Yazının ilk bölümlerinde söylediğimiz gibi, “Fi” çok satan kitaplar arasında yer alan, oldukça ilgi çeken ve ses getiren bir kitap oldu. Daha önceki örneklerden bildiğimiz kadarıyla bu, dizi sektörü için minimum risk demek. Eğer kitabına uydurursanız başarılı olmamak için pek bir sebep yok. Ancak bu konuda yapım ekibini gerçekten kutlamak gerekiyor. Çünkü dizinin başrol oyuncuları bile, kitaptan böyle bir senaryo çıkacağından umutlu değillermiş!

  • Beklenti Oluşturmak

    Starbucks’ın da kullandığı, en bilindik pazarlama stratejilerinden biri aslında bu bahsettiğimiz. Örneğin, Unicorn Frappucino ile tüm dünyaya ürün reklamlarını servis etti ve sadece belli ülkelerde kısıtlı süre piyasaya sürerek, büyük bir beklenti yarattı. İşin sonunda ise marka değerini yükseltti. İşte “Fi” de, henüz yayına girmeden konuşulmaya bu sayede başladı. Oyuncu kadrosu oluşturulmaya başlandığında bile PR ekibi muhteşem çalıştı ve seyircinin dizinin yayına alınacağı tarihe geri saymasını sağladı.

  • Çevrimiçi Olarak Yayınlanma   

    Y ve Z kuşağına hitap etmek istiyorsan interneti kullanacaksın!

    puhu tv logo

    İçeriği ve tarzı belirli bir yaş aralığına daha çok hitap eden dizi, tabii ki “fenomen pazarlaması” (influencer marketing) stratejisi ile doğru kitleye nüfuz etti.

  • Doğru Reklam Yatırımı

    Burada uzun uzun açıklamalara gerek yok. Çok satan bir kitap, harika oyuncu kadroları ve tabii ki böyle işe duyulan güven sonunda birbirleri ile yarışan dev sponsorlar. Sponsor demek para demek olsa da tek başına büyük anlamlar ifade etmiyor. Doğru strateji, doğru konumlandırma ve doğru reklam yatırımı gerekiyor. Diziyi seyretme potansiyeli çok yüksek kim varsa hepsinin gözüne gözüne sokuldu dizi. Her kanaldan bol bol hatırlatıldı. Bu reklam stratejisi o kadar etkileyici oldu ki diziyi “seyretmem!” diyen, yeni bölüm için yapımcıya mail atar oldu. (Türk yapımı dizileri sevmeyen ben, 6. bölüme kadar direnebildim, sonra seyrettim ve şu an bu yazıyı yazıyorum. Yalnız olmadığıma eminim!)  

  • Etkileyici Oyuncu Kadrosu 

    Dizinin, normalde hepsi ayrı ayrı dizilerde başrol olabilecek, birbirinden yetenekli bir kadrosu var. Tabii bu, durumu oldukça çekici kılıyor.

    fi tam kadro

    @ayyapım

    4 kişilik ana kadro şimdiye kadar yaptıkları, var oldukları her projede çok başarılı işler yapmış iyi oyuncular. Bu da dizinin satmasına yardımcı olan en önemli etkenlerden oluyor.

  • Yüksek Kaliteli Çekim

    Türkiye’de çekilen çok az televizyon dizisinde görebileceğimiz bir kaliteden bahsediyoruz. Tabii bu yazarak anlatabileceğimiz bir şey olmayabilir. Ama seyrettiyseniz fark etmişsinizdir. Ya da seyrederseniz mutlaka anlarsınız, etkileyici!

    fi sahne

  • Renk Seçimleri

    Daha önce renk seçimlerinin önemiyle ilgili konulara değinmiştik. “Fi” bu taktiği çok iyi kullanıyor. Kırmızı, dizinin en önemli renklerinden biri. Kırmızı satışın rengidir. Heyecan, albeni ve yüksek enerjiyi çağrıştıran ve en fazla kullanılan renktir. Kırmızı; bilinçaltını en fazla uyaran, seksi, dinamik, tutkulu ve dikkat çekicidir. Dizinin genel konseptiyle uyum sağlamakla birlikte, pazarlama faaliyetlerinde fazlaca etkili tabi.

  • Seks!

    Kural bu… Seks Satar! Özellikle Türkiye’de çok satar. Nitekim sattı. İlk bölüm yayınlanmadan çok önce kural kaide tanımayan, içerisinde bol bol sevişme sahnesi olduğu izlenimi veren fragmanlar seyrettik.

    fi sevişme sahnesi
    Fragmanlar boş çıkmadı tabii, evet gerçekten Türkiye’de yapılmış dizilerin tamamına hatta filmlerin bir çoğuna göre bile çok daha cüretkar, çok daha aykırı bir dizi bu konuda “Fi”. Birçok projede cicili, bicili gördüğümüz oyuncular, “Fi” de olabildiğine şehvetli, olabildiğine seksi bir şekilde karşımıza çıktılar.

  • Gizem!

    Meraklı milletiz biz. Gizem, entrika, gizli kameralar, yasak aşklar, gizli geçmişler… Tam bize göre şeyler. “Fi” bunları bol bol barındırıyor, harika bir gizem havası var.

    fi ozan güven sahne
    Birkaç örnek vermek isterdik ama, spoiler vermek bize göre değil pek.

  • Sansür Yok!

    Küfür seviyoruz ve dizi yapımcıları bunun farkında. Küfürler en içten halleriyle karşımızdalar. Hatta filmlerden bile alışkın olmadığımız şekilde, küfrü kadın oyunculardan daha çok duyabilirsiniz. Bu olaya ilginçlik katabiliyor.  Ancak çok aşırı küfür içermediğini belirtmeliyiz.

  • Komplo Teorileri 

    Ağızdan ağıza pazarlama çok etkili bir pazarlama yöntemi… Doğal yollarla yayılan pazarlama en makbul olanı. Dizi hakkında ortaya atılan komplo teorileri de bu pazarlama yöntemini öyle güzel destekliyor ki. Ekşi sözlük okuyorsanız muhakkak fark etmişsinizdir.

    fi okan bayülgen

    Diziyle alakalı birçok komplo teorisi üretilmiş. Bunlardan en önemlisi, dizinin aslında “Okan Bayülgen”in hayatı anlattığı üzerine. Bu tip komplo teorileri yayıldıkça “merak” devreye giriyor ve bir anda kendinizi diziyi seyrederken bulabiliyorsunuz.

  • Konuk Oyuncu Seçimleri 

    Bazı figürler vardır, nerede olurlarsa olsunlar, ne kadar olurlarsa olsunlar katıldıkları işe renk katarlar. Dizi konuk oyuncuları konusunda da oldukça doğru seçimler yapıyor.

    fi cem yılmaz

    Tabii bunlardan en önemlisi Cem Yılmaz… Sadece bir kaç dakikalık bir sahne, hem bölüm yayınlanmadan, hem de yayınlandıktan sonra çok uzun süre konuşuldu. E, peki neydi… Konuşulmak! Ağızdan ağıza pazarlama!

  • 3’er Bölüm Yayınlanma

    Bunun nesi pazarlama stratejisi diye düşünebilirsiniz. Ama bizce inanılmaz bir pazarlama hamlesi. Dizi 3 haftada bir 3 bölüm birden yayınlıyor. Peki, bu durum neyi yaratıyor. Kendi aramızda konuşmayı, şikayet etmeyi, sosyal medyayı kullanarak tepki göstermeyi. Dizi hem merak uyandıran, ilgi çeken bölümlere sahip hem de 3’er hafta arayla yayınlanıyor. Konuşuldukça, hiç seyretmeyenin bile merak etmesine ve seyretme isteği duymasına sebep oluyor. Dolayısıyla bu, yapımcıya yönelik tepkilere neden oluyor. Bu arada tepkiler 7-8-9 bölümleri yayınlamadan önce o kadar fazlaydı ki, yapımcı şirket 7. Bölümü planladığı tarihten önce yayınlamak zorunda kaldı!

 İşin, İçine Girersek…

Sosyal medyadan tutunda köşe yazılarına, arkadaş ortamlarından başlayın da evde kendi kendimize varana kadar eleştirdik diziyi. Birçok olumlu eleştirinin yanında olumsuz eleştiriler, daha çok cinsellik sahnelerinin fazla olduğu gerekçesi ile geldi. Bir arada zor görebileceğimiz başarılı ana oyuncu kadrosunun gösterdikleri performanslar, bu eleştiriler altında ezilmeye başlayınca buna itirazı olanları da görmeye ve okumaya başladık. Dizinin ana karakterlerinden birini canlandıran Ozan Güven de bu itirazı yapanlar arasında bulunuyor. Hatta daha önemlisi, oyuncuların performanslarına, seyreden gözler arttıkça ve değiştikçe, hem olumlu hem olumsuz yorumlar yapılıyor.

Diğer eleştirilerden biri de dizide kullanılan ürün yerleştirme(!) reklamlarının insanın gözüne gözüne dayatılan cinsten olması. Dizi her ne kadar özlediğimiz tatta, aktarılması istenen konuyu net aktaran, sahneleri Yeşil Çam edasıyla uzatmayan, kültürlü, cesur ve özgür bir dizi olsa da  “o ürünler diziye sonradan photoshopla eklenmiş gibi batıyor” yorumlarıyla karşılaşabilme ihtimali yüksek. İşin içine girersek, işin içinde bolca ürün görüyoruz.

Bakalım Neler Olacak?

Başarılı bir pazarlama stratejisi izleyip, bu başarıyı devam ettiren bir yapım olan “Fi” ülke sınırlarını da aşmayı planlıyor. Birçok konu da ilkleri yapan dizi, aslında farklı birçok sektörde hem hareketliliğe sebep oldu hem de eminiz kafalarda farklı ışıklar yaktı. Yeni bölümlerde ne olacağını merak ettiğimiz kadar bu taze ve etkileyici stratejilerin daha nerelerde kullanılabileceğini görmeyi dört gözle bekliyoruz.


Her ne kadar altında yazar olarak benim ismim yazıyor olsa da, bu yazının her kelimesinde büyük emeği olan sevgili Büşra Çiftlik‘e sonsuz teşekkürler.

Tabii beni bu yazıyı yazma konusunda motive eden Merve Taşpınar, Aslı Uygun ve tüm yazar arkadaşlarımı da unutmamam gerekiyor. Teşekkürler!

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar