Pazarlama Dünyasına Minimalist Dokunuşlar

  • minimalizm
  • sadeleşen markalar
  • sadeleşen markalar
  • sadeleşen markalar
  • sadeleşen markalar
  • sadeleşen markalar
  • sadeleşen markalar
  • sadeleşen markalar

Paylaşmayı unutmayın.

Minimalizmin 1960’lı yıllarda sanat ve müzikle hayatlarımıza dahil olmasıyla içinde bulunduğumuz sınırları genişleten farklı bir pencere edinilmiş oldu. Matematiksel tekrar düzenine sahip olan ısrarcı ve sade olan bu akım, birçok insanın ilgisini çekmeye başladı. Sanayi devriminin endüstriyel etkileriyle şekillenen bu akımda her şey “ölçülü ve olması gerektiği gibi” formlarla adlandırıldı.

Minimalizmin atası olarak kabul edilen, hatta minimalizm kelimesini anlam olarak soyadından alan, yaşayan en değerli Japon sanatçı ünvanının sahibi Yayoi Kusama eserlerinin çoğunu 70’li yıllarda Japonya’da doktor tavsiyesi ile bir akıl hastanesinde yaratmıştır. Kusama, ilginç tarzı ve obsesif-kompulsif kişilik bozukluğunun etkisiyle dünya çapında bir üne kavuşmuş; 90’lı yıllarda Louis Vuitton ve Marc Jacobs için tasarladığı ürünlerle unutulmaz bir kült yaratmayı başarmış bir sanatçıdır.

kusama

@pinterest

Minimalizmin öncülerinden Zaha Hadid’den ve heykel terimini reddedişiyle tanınan Donald Judd’dan günümüze dönersek de en bilinen giyim markalarından Calvin Klein bizi minimalist akımla karşılayan isimler olarak karşımıza çıkmaktadır.

İnsanların karmaşık duygu ve düşüncelerini hedef alan minimalizm, sadeliği ve hükmetme yeteneğimizi hayatımıza geri kazandırma yolunda adımlarını hızlandırmaktadır.

Reklam Kampanyalarında Minimalizm

Yapılan araştırmalara göre, günde yaklaşık 3000 adet reklamla karşılaşıyor ve bunları da algılarımızla kabule geçiyoruz. Tüm bu kargaşa içinde minimalist reklamlar yükselen bir trend. Sadece izleyiciler açısından değil, reklam verenler için de bu yoğunlaşma boğucu bir duruma dönüşmüş durumda. Artık reklam izleyicisinin karar verme mekanizması oldukça karışmış görünüyor.

Aşağıda göreceğiniz, son derece etkileyici ve pazarlama sektörüne yön veren harika çalışmaların sahibi Mehmet Gözetlik yarattığı sıradışı minimalist fotoğraf çalışmalarındaki etkiyi şu şekilde açıklıyor;

sadeleşen markalar

@mehmetgozetlik

“Günümüzün giderek artan çeşitliliği ve tüketim özgürlüğü bizleri karmaşık bir seçim paradoksunun içine sürüklemektedir. Bir süpermarkette sos almak isteyen birisi, 20 den fazla makarna sosu, 40 dan fazla meksika sosu, 50’den fazla peynir sosuyla beraber, zeytinyağından sirkeye, acılardan baharatlara kadar yüzlerce ürün ve markayla karşılaşır. Bu yüzlerce sos çeşidinin reyonlarından size doğru “beni al” diye bağırdığını hayal edin, hangisinin sesini duyabilirsiniz? Üstelik süper market alışveriş listemizde sadece bir sos yok.”

İnternet ve yayın teknolojilerinin gelişimiyle, tabletten, akıllı telefona, bilgisayardan televizyona kadar birçok mecradan izlediğimiz içerikleri de bu karmaşaya eklersek, zihnimizin içinde taşımak zorunda kaldığı bilgi yığınının ağırlığını daha iyi anlayabiliriz.

sadeleşen markalar

@mehmetgozetlik

İşte bu yüzden, 21. yüzyılın kendine özgü bilgi artışında minimalizm, sadece görsel bir stil ya da modernist bir akım değildir. Bizi çevreleyen karmaşadan bizi kurtaran ve kontrol duygumuzu yükselten yaşamsal bir ihtiyaçtır. Her geçen gün, başka küresel markaların minimalizmi benimsemesi de bu fikri desteklemektedir.

Peki yakın geleceğin giderek sadeleşen dünyasında sizin tarafınız hangisi olacak? “Less is more” diyerek sadeliği mi seçeceksiniz, yoksa “yüzlerce sosun beni al diye bağırmasını seviyorum” mu diyeceksiniz?

İşin özünde minimalist reklamlar dikkat dağınıklığını önlüyor, böylece markanın özünün ve mesajının kendisini göstermesine izin veriyor. Karşılığında elbette müşteriler tarafından zaman ve dikkat ile ödüllendiriliyorlar.

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar