Beyin Fırtınası: Dost Musun? Düşman Mısın?
Rekabet artık hayatın her yerinde mevcut. İş yaşamınızda yan masadaki iş arkadaşınızla, aşk hayatınızda sevdiğinize karşı var olabilecek potansiyel diğer adaylarla, alışverişte almak istediğiniz elbiseye yönelen diğer bir bakışla hep bir rekabet söz konusu. Garip bir şekilde bizde olmayanı istemek gibi bir huyumuz var. Bununla birlikte sahip olduklarımızla da başkaları tarafından fark edilmeyi, takdir edilmeyi de çok isteriz. Hatta bu öyle bir psikoloji olmalıdır ki takdir edilmesini beklediğimiz ürünü, malzemeyi, hikayeyi, tavrı, düşünceyi veya bunlar dışında kalan ama takdire değer bulduğumuz herhangi bir şeyi ortaya koyar ve iltifatları kabul etmek üzere hazır kıta bekleriz.
Yukarıdaki geniş anlamlarının dışında kavramsal olarak ise rekabet, üstünlüğe sahip olmak için rakiplere karşı yürütülecek etkinliklerin ve tutumların tümü olarak tanımlanır.
Bahsettiğimiz gibi her zaman her yerde karşımıza çıkacak rekabetin, belirli sınırları olması gereklidir. Bir kitapta, “Kendini yükseltmenin en çirkin yolu, başkasını yerin dibine çekmektedir.” yazar. Çok da güzel bir sözdür. Rekabet, adaletli olmalıdır çünkü. Kendimizi överken başkasına sövmemeliyiz.
Her yerde karşı karşıya olan rakiplerin en göz alıcı rekabet oyunları otomotiv sektöründe karşımıza çıkmaktadır. Birçok marka, rakiplerini de kullandığı reklam filmlerine, gazete ilanlarına imza atmıştır. Bugün de yine onlardan biri olan, yıllar öncesine ait olsa da hafızalardan silinmeyen Audi reklamına bakıyor olacağız.
“What do you want in a car? (Bir arabada ne olsun istersiniz?)” sorusu ile karşımıza çıkan bu reklamda dizayn, konfor, güvenlik ve sportiflik kavramları kafamızda ilişkilendirdiğimiz markalarla birlikte kullanılarak ve bu markaların anahtarlarını halka halka birleştirilerek, dört halkadan oluşan Audi sembolü oluşturuluyor. Reklamın mesajı açık ve net “aradığınız her şey tek bir arabada ve o araba bizde!”
Bu reklam filmi ile otomotiv sektörünün önde gelen markalarına dokunan Audi, kendi reklamı üzerinden yaptığı gönderme ile diğerlerinin reklamını da yapmış sayılır mı sizce? Sonuçta markaların kendilerine atfettikleri değeri teyit niteliği taşır bir reklam filmi olmamış mı? Örneğin, güvenli bir otomobil markası dediğimizde çoğu kişiden “Volvo” yanıtını alıyoruz. Bu reklam filmi de bunu söylediğine göre “Volvo” güvenli bir arabadır fikri teyit edilmiştir diyebiliyoruz.
“Akıllı olan insan, düşmanını hiçbir zaman küçümsemez.”
Wolfgang Van Goethe
Beyin Fırtınası Başlasın
Bu hafta bu yazılanlardan yola çıkarak, gördüğünüz bu reklam filmindeki gibi bir rekabetin diğer rakipler açısından ve izleyicilerin tümü açısından ne hissettirdiğini konuşuyoruz. Bu reklamın buram buram rekabet koktuğunu fark ediyoruz fakat bu bizi rahatsız ediyor mu? Tatlı bir sataşma var ama bu “insan sevdiğiyle uğraşırmış” tadında bir sataşma gibi görünmüyor mu?
Siz, otomotiv sektöründe adını herkesin bildiği bir marka gelip deseydi ki “bana bir reklam senaryosu dizayn edin fakat içinde rakiplerim de olsun”. Nasıl bir senaryo nasıl bir dizayn çıkardı zihninizden?
Paylaşımlarınızı sabırsızlıkla bekliyoruz…
Küçük bir hatırlatma:
Fikir paylaşımlarınızı aşağıdaki yorum kutucuğundan yapabileceğiniz gibi diğer platformlardan da #bublogdafirtinavar etiketi ile paylaşımda bulunarak da gerçekleştirebilirsiniz.
Ayrıca bir sonraki “Beyin Fırtınası” teması için fikrinizi yazıp blog@adgager.com adresine gönderebilirsiniz.
Hadi başlayalım…