Uluslar Nasıl Markalaşabilir ve Markalaşmada En Önemli Nokta Nedir?
Şirketler, ürünler, üniversiteler, müzeler, belediyeler ve hatta bireyler kendilerini markalamaktadır. Peki neden uluslar markalanamasın? Ne de olsa uluslar; daha çok söz sahibi olmaları, turizm, ihracat, doğrudan yabancı yatırım, sanayinin oluşumu/odaklanması, göçmenlik, tatmin olmuş vatandaşlık, ulusal miras ve iç ve dış politikaların desteklenmesi gibi neredeyse tüm diğer varlıkları kapsayan bir oluşum olarak karşımıza çıkar.
Kendilerini markalamaya adayan bazı ülkeler veya bölgeler bulunmaktadır. İngiltere, ABD, Brezilya, Meksika, Güney Afrika, Avustralya, Yeni Zelanda, Hong Kong, Hindistan, İrlanda, Singapur, Portekiz, İspanya, Tayland ve BAE bunların başında gelmektedir.
Uluslar için markalar olağanüstü karmaşık bir görevdir. Paydaşlar, potansiyel hedef kitleler (turistler, göçmenler, iş liderleri ve siyasi liderler vb.) gibi birçok faktörden oluşur. Bu imajı etkileyebilecek tüm faktörler nedeniyle bir ulusun imajını kontrol etmek son derece zordur. Bu imaja çok fazla faktör katkıda bulunduğundan ve marka oluşturma uzun vadeli bir süreç olduğundan çok iyi finanse edilen bir yeniden markalaşma kampanyasının etkinliğini ölçmek de çok zordur.
Gösterimler; diplomatik ve askeri strateji, çok uluslu tartışma ve anlaşmalara katılım, göç ve ticaret politikası, dış yardım, ittifaklar ve medya brifingleri dahil olmak üzere dış politika tarafından yaratılmaktadır. Gösterimler aynı zamanda ihracat, turizm, yurt dışında eğitim, değişim programları, ikamet, iş ortakları, uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Kültürün kendisi, ülkenin marka oluşturma kapasitesi (kaynaklar ve pazarlama anlayışı) gibi marka kimliğine önemli bir katkıda bulunur. Bir markanın algıları, ulusun dünya topluluğunun aktif bir parçası olduğu ve dünya toplumu tarafından ne kadar sürdüğünden de etkilenecektir.
“Menşei ülke”, belirli ürün veya hizmet kategorilerine güvenilirlik ve kalite güvence verme konusunda önemli olabilir. Örneğin; hassas saat üretimi için İsviçre; vodka için Rusya; kaşmir, somon ve viski için İskoçya; iyi tasarlanmış otomobiller için Almanya; şarap için Fransa; Belçika için çikolata, dantel ve bira; tüketici elektroniği ve otomobilleri için Japonya…
Ülkelerin de kendine özgü kişilikleri vardır. Amerika refah, inovasyon, fırsat ve özgürlük için, Fransa moda, kültür ve yemekleriyle İtalya sanat ve modası için düşünülmektedir.
Ülke Markalaşmasında En Önemli Nokta
Markanın konumlandırılmasında eylemler sadece marka algılarını etkileyebilir fakat onları kontrol edemez. Ülke markalaşmasında en önemli nokta marka bütünlüğünü korumaktır. Yanlış iddialar ortaya çıkacak ve muhtemelen millet üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olacaktır. Belirli bir marka mesajının farklı kültürlerdeki insanlar tarafından nasıl algılanacağını anlamak özellikle önemlidir. Kendi perspektiflerinden ve değerlerinden iletişim kurmaları en mantıklı yol olacaktır. Herhangi bir marka mesaj için geçerli olduğu gibi etkili, ilgili, inandırıcı ve benzersiz olmalıdır. Kapsamlı araştırmalar mevcut algıları ve yeniden konumlandırma için en kârlı olasılıkları ortaya çıkaracaktır. Marka zayıflıklarının üstesinden gelmek yerine marka gücüne dayanmak her zaman daha avantajlıdır.
Ülkeler, yabancı basının kendileri hakkında yazdıklarını sürekli olarak izlemek için strateji geliştirir. Örneğin; Hindistan, daha fazla Amerikan turisti çekmek için kendisini “yoksullaşmış” kavramındadan “ruhsal yenilenme için bir yer” olarak yeniden konumlandırdı.
Şimdiye kadar, sadece az sayıda ülke aktif olarak kendilerini dünyaya markalamaya başladı. Ulus markalaması özellikle gelişmekte olan ülkelerin gelişimlerini hızlandırmasına yardımcı olmak için önemli bir adım olabilir. Sonuçta, turizm genellikle tüketimciliğe ve doğrudan yabancı yatırımlara yol açar. Etkin bir şekilde konumlandırılmış bir marka, bu bileşenlerin her birine yardımcı olabilir.