Markalar Tüketici Kimliği ile Bağlanıyor: Kimlik Pazarlaması
Kimlik pazarlaması, tüketicileri ürün markası için reklam verme yoluyla vücutlarının bir kısmını değiştirmeye teşvik eden bir tanıtım stratejisidir. Örnek olarak, New Zealand Airlines, Yeni Zelanda’ya gidiş-dönüş bileti karşılığında “kafatası reklam panoları” oluşturdu. Los Angeles’tan katılan 30 kişinin kafalarını tıraş etti ve bu kişiler New Zealand Airlines için bir reklam ile etrafta dolaştı.
Marka logolarının geçici dövmeleri günümüzde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Spor giyim markası Reebok, İsveç’teki bir etkinlikte bir pop-up dövme dükkanı kurdu ve markalarının yeni üçgen logosunun en büyük versiyonunu kalıcı dövme yaptıran hayranlarına binlerce dolarlık ödül verdi.
Satın Aldıklarımız
Yapılan bir araştırma, ürünün sahibiyle olan ilişkisinin, bir tüketicinin kendi kavramını etkilemek için o kadar güçlü olması gerekmediğini göstermektedir. Deneyde, MIT (Massachusetts Institute of Technology) MBA öğrencilerine MIT logosu ile kabartmalı bir kalem kullanarak 6 hafta not almaları istendi. Sonuçta dönem sonunda daha akıllı hissettiklerini belirttiler.
İnsan yapımı ürünleri, fiziksel bedenlerimize entegre etmenin yeni yollarını keşfetmeye devam ediyoruz. İnsan vücudunun parçalarını değiştirmek veya tamamlamak için yabancı maddelerin kullanılması yeni bir durum değildir.
Örneğin;
- Amerikan Estetik Plastik Cerrahi Derneği’ne göre, Amerikalılar bir yıl içinde dokuz milyondan fazla kozmetik cerrahi ve cerrahi olmayan prosedürleri satın almaktadır. En sık uygulanan cerrahi prosedür, tipik olarak insan yapımı silikon implantların hastanın organik materyali ile entegrasyonunu içeren göğüs büyütme işlemidir.
- Amerika’da 4 milyon adet estetik cerrahi gören diz kapağı var.
- Küresel manşetlere verilen cinayetten tutuklanmasından önce, Güney Afrikalı atlet Oscar Pistorious dünya çapındaki koşuculara karşı karbondan yapılmış iki yapay ayakla yarıştı – takma adı ise “Blade Runner” oldu. İlk sprint protezleri, Nike Sole olarak adlandırılıyordu, belki de engelli sporcuların “süper” atletlere karşı ticari olarak ölçeklenebilir dönüşümüne şahit olduk.
Araştırmacılar, kişisel nesnelerden, mekanlara ve insanların daha büyük sosyal çevrelerinde kökleşmiş gibi hissetmelerine izin veren şeylere uzanan genişletilmiş benliğin dört düzeyini tanımlıyor:
1. Bireysel Düzey
Tüketiciler, kişisel tanımlarının bir çoğunu ürün tanımlarına yüklerler. Bu ürünler takı, araba, giysi vb. gibi şeyler olabilir. “Siz ne giyiyorsunuz?” sorusu, birinin o ürünü kendi kimliğinin bir parçası olduğu inancını yansıtır.
2. Aile Düzeyi
Uzatılmış benliğin bu kısmı, bir tüketicinin konutunu ve içindeki mobilyaları içerir. Evi, aile için sembolik bir beden olarak ve yaşadığımız yeri ise kim olduğumuzun merkezi bir yönü olarak düşünebiliriz.
3. Topluluk Düzeyi
Tüketicilerin geldikleri mahalle veya lokasyon açısından kendilerini tanımlamaları yaygındır. Bir topluluğa yakın bağları olan diğer sakinler için bu aidiyet duygusu özellikle önemlidir.
4. Grup Düzeyi
Temel sosyal gruplara ait olup bunu benliğimizin bir parçası olarak görüyoruz. Bu bağlantılar, ister politik bağlılığa, ister dine, ister atletik takımlara, isterse bir kişinin satın alma materyali üzerine bir sevgiye dayanıyor olsun, kimliklerimizin büyük parçalarını oluşturur.
Şüphe yok ki ürünü ve benliğimizi geliştirmek için geniş bir ürün yelpazesi içerisinde satın alımlarımızı gerçekleştiriyoruz. Atletik giyim eşyaları kesinlikle buna örnek olabilir lakin diğer ürünler için bunu kesin olarak söyleyemeyiz.
Tüketiciyi; okullar, favori müzik sanatçıları, eski mahalleler veya başarılı yönetici gibi kimliklerle özdeşleştiren markalar, bu kimlikler üzerinde genişletilmiş benliği kullanıyor. Böylece kimlik pazarlaması başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiş oluyor.