Trump Dönemini Anlatan Filmler
Trump dönemi 18 aydan daha fazla süredir devam ediyor. Dönemin yani rejimin izleri de nihayetinde filmlere girmeye başladı. Sürecin yansımalarına dair yapılan filmler çok farklı kategorilerde karşımıza çıkıyor. Komedi, aile içi durum, geçmişe yönelik olarak anlatılan filmler sinema tarihinde yerini almaya başladı ve bu filmler için Trump dönemi filmleri demek mümkün zira kendi içinde özellikle aşağıda belirttiğimiz filmlerin dönemsel bir algoritması mevcut.
Trump döneminin tanımlayıcı sineması bu filmlerle oluşabilir. Özellikle Eugene Jarecki’nin “The King” adlı filmi, Amerikan tarihinin bu acımasız dönemini nasıl işleyebileceği konusundaki ilk izlenimleri vermeye başlamış durumda ama tek film bu değil elbette.
İşte, o filmler!
Kral
Karşımızda son derece özel bir belgesel olan Eugene Jarecki’nin “Kral” isimli belgesel ögeler taşıyan yapıtı var. Düşüşte olan Amerika’nın büyüleyici bir şekilde abartılı bir portresini sunuyor film. Süreçte ayrıca 20. yüzyılın en ünlü müzisyeninin yani Elvis Presley’in biyografisi; bir adamın nasıl demokratik bir ulusun kralı olduğu hakkında bir hikaye; çok ırksal bir toplumda kültürel bir tahsisatın farklı bir analizi; güneyde yıldızlaştırılmış bir rock’n’roll performans parçası; Donald Trump’ın yükselişine korkunç derecede ayık bir bakış; Amerikan Rüyası için kapalı tabut cenaze hizmeti; buraya nasıl gelindiğine dair en yeni film ve çok daha fazlası.
“Kral” (eski adı “Vadedilmiş Topraklar” olarak bilinir), filmin karmaşıklığı kadar basittir. Jarecki, bir şekilde Elvis Presley’in 1963 Rolls-Royce Phantom V’i (birkaç yıl önce müzayedede neredeyse 400.000 dolara satılan) eline geçtikten sonra, lüks arabayı kameralarla donatmaya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne götürmeye karar verir.
Yol boyunca bulduğu şey, hayallerinin kandırdığı bir ülkedir. Matrix’i unutun, bizi gerçeğe körleyen mutluluğun icadıdır. Zenginler zenginleşti ve fakirler onlara yardım etti. Jarecki, Amerikan Rüyası’nın öldüğünü iddia etmiyor ilk etapta ama asla eskisi kadar canlı olmadığını, hepimizin farkına varamayacak kadar kör olduğunu savunuyor bu filmde ki bunu yaparken de son derece ilginç göndermelerde bulunuyor.
BlacKkKlansman
İşte döneme dair bir film. Son derece ilginç bir çalışma diyebiliriz.
Yönetmen David Lee bilenler bilir, filmlerinde öyle incelikler yapan bir yönetmen değildir. Nitekim bu filmi de öyle çok özel bir yapım değil. Sanatsal bir çalışma değil ama Trump dönemini, Afrika asıllı Amerikan polis memuru üzerinden yer yer aksiyon ve komedi unsurları ile oldukça çarpıcı bir biçimde anlatıyor. Bu dönemi anlamak için iyi bir çalışma. Öfkeli ve çılgın olmanın tüm hallerine filmde yer verilmiş durumda.
The Boss Baby
Türkçe diline çevrildiğinde Patron Bebek anlamına gelen bir animasyon yapım var karşımızda. Konusunu bu başlıktan anlamak ise çok zor değil. İstediği şeyler olmayınca etrafına dünyayı zindan eden, bu noktada da ciddi göndermeler yapan oldukça sağlam bir yapım denilebilir. Trump dönemi için de ciddi göndermeler yapıyor. Bebek herkesin kendini anlamasını ve sevmesini istiyor. Eğer bu olmaz ise etrafına dünyayı zindan ediyor. Nasıl, dönem için oldukça tanıdık değil mi?
Buy Me a Gun
Yine vurucu olaylara başka bir yönden bakan çarpıcı bir çalışma.
Türkçesi Bana Silah Al anlamına gelen filmin adı her şeyi açıklıyor aslında. Şiddetin, silahların çocuklar üzerinde yer alan etkilerini bir tür neo gerçekçi bir yaklaşım üzerinden ele alan epik de sayılabilecek bir çalışma ki yine döneme ince göndermeler yaptığı aşikar.
Hikaye her şeyin karteller tarafından yönetildiği ve şiddetin tek anlamlı para birimi olduğu, kanuna aykırı, belirsiz gerçek dışı bir Meksika’da geçiyor. Bu, çorak arazinin geçiş döneminde nasıl göründüğünün filmidir. Çağdaş Meksika’nın uyuşturucuya bağlı şiddeti, mantıksal sonucuna bağlı olarak yaratılan gerginlik, korku o kadar mükemmel ki dokunduğu her şey üzerinde karanlık bir büyü yaratıyor.
The Last Jedi
Amerikalı ünlü Disney film yapım şirketi tarafından hazırlanan filmin tam adı Star Wars: Last Jedi. Yani Yıldız Savaşları serisini yüceltiyor tarzında görünen bir film denilebilir ancak özünde “Eğer Hilary Clinton başkan olsaydı, acaba ne olurdu?” sorusunu da alt fonda soran bir çalışma aslında. Son derece incelikle kurgulanmış. Her zaman için her şekilde güç ve imtiyaz sahibi olmak isteyenlere ciddi göndermeler olan çok özel bir çalışma ama bunun “Son Jedi” yani sadece “o” olması insanları sinirlendirmekle kalmadı aynı zamanda haksızlık çaresizliğine ve aralarındaki dengeyi yeniden kurmak için gereken fedakarlıklara da girdi. Başka hiçbir Trump dönemi filmi, gişe rekorları kıran bu film kadar büyük bir karanlıkla gölgelenme hissini bu kadar vahşice aktarmadı ya da yeni bir umut bulma olasılığını ikna edici şekilde göstermedi. O yüzden son derece özel bir çalışma diyebiliriz.
Kulak verdiğimizde her film mutlaka bazı mesajlar veriyor. Bu anlamda düşünce özgürlüğünün gücüne inanıyoruz.
Filmlerimizi sıraladıktan sonra “Nasıl izleyebilirim?” sorunuza yanıt olarak Ücretsiz ve Yasal Olarak Film İzleyebileceğiniz 10 Harika Site yazımıza göz atmanızı öneririz.
İyi seyirler!