Sevilen Filmlerin Renk Paletleri

Paylaşmayı unutmayın.

Renkler, sesin uygulanmasından sonra sinemadaki ikinci en büyük atılımdı ve neredeyse her filmin ayrılmaz bir parçası oldu. Birçok yönetmen bu renk paletlerine, yapımlarında oldukça önem verdi; kimi zaman bir duyguyu yaşatmak için kimi zamansa belirli bir karakterin kişiliğini veya hareketlerini vurgulamak için kullanıldılar. Amacı ne olursa olsun renkler doğru kullanıldığında izleyiciye görsel bir şölen yaratıyor.

Bu renk paletlerinin üzerine araştırma yapan Twitter kullanıcısı Cinema Palettes, popüler filmlerden elde edilen 200’den fazla renk paleti üzerine önemli bir koleksiyon oluşturdu. Birbirinden farklı filmlerden topladığı bu koleksiyona şimdi gelin hep beraber bakalım!

The Revenant (2015) – Alejandro González Iñárritu

Başrolünde Oscar ödüllü oyuncu Leanardo DiCaprio’nun rol aldığı, 19. Yüzyıl Amerika sınırında yaşanan destansı hayatta kalma mücadelesini konu alan The Revenant, seyirciyi 1823 Amerika’sının benzersiz güzelliğine, gizemine ve tehlikesine çekiyor. 

Alice Through the Looking Glass (2016) – James Bobin

Tim Burton’ın yönetmenliğini yaptığı 2010 yapımı Alice in Wonderland’in devamı niteliğinde olan filmin yönetmen koltuğunda bu kez The Muppets serisiyle sinemaya giriş yapan James Bobin var. Johnny Depp ve Mia Wasikowska’nın başrollerini paylaştığı filmin senaryosu ise Linda Woolverton’a ait.

Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2011) -David Yates

Lord Voldemort’un ruhunun parçalarının bir kısmını bulup yok eden Harry, Ron ve Hermione, Dumbledore’un verdiği görevi tamamlamak için arayışlarını sürdürürlerken Ölüm Yiyenler’le bir ölüm kalım savaşına çıkacaklardır. Voldemort artık iyice güçlenmiş olsa da, hem Lord’dan kaçmak hem de Ölüm Yiyenler’i etkisiz hale getirip Hortkuluklar’ı da yok etmek zorunda kalacaklardır.

Léon: The Professional (1994) – Luc Besson

Bir gün, tüm ailesinin katledeildiği zaman alışverişte olan Mathilda şans eseri hayatta kalır ve en çok ihtiyacı olduğu sırada Léon’un dairesine saklanarak kendini kurtarır. Léon bir seri katildir ve kaybedecek hiç bir şeyi yoktur. Luc Besson’nun yönetmen koltuğunda oturduğu Léon’da masum bir kız ve bir katilin hikayesini anlatılır.

The Truman Show (1998) – Peter Weir

Televizyon sektörü üzerine yapılan en esaslı eleştirilerden biri olan Truman Show’da insanlar bir adada ütopik bir yaşam sürmektedirler. Bu adada yaşayan insanlar her güne mutlu uyanıp herhangi bir sorunla karşılaşmadan günü sonlandırıyorlardır. Fakat Truman bir gün bir şeylerin yolunda olmadığını anlar ve yaşadığı dünyanın gerçekliğini sorgulamaya başlar.

Corpse Bride (2005) – Tim Burton, Mike Johnson

1800’lerin sonlarına doğru bir Victorian kasabasında bir adam ve bir kadın Victor Van Dort ile Victoria Everglot nişanlanırlar. Everglotlar fakir ama gururlu Van Dortlar ise sosyetik ve zengindir. Yalnız düğün provası esnasında bir şey yanlış gider. Victor, koruluğa girer ve orada bulduğu bir iskeletin parmağındaki yüzüğü kendi parmağına geçirir. O anda da kendisini ölü gelin Emily ile evlenmiş bulur. Öteki tarafta Victoria onu beklerken, Victoria’nın yerini alacak zengin bir başka kişi vardır. Bu durumda ortada iki gelin ve bir damat varken Victor’u hangisinin elde edeceği bir muammadır.

The Martian (2015) – Ridley Scott

Mars gezegenine astronotların gönderildiği bir görevde, Mark Watney isimli astronot şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak ekibi tarafından terk edilir. Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır.

Edward Scissorhands (1990) – Tim Burton

Edward Scissorhands’i yaratan mucit, işini tam olarak bitiremeden ölmüş ve Edward’ı makaslardan oluşan elleriyle bırakmak zorunda kalmıştır. Münzevi bir yaşam süren genç, Peg Boggs’in onu evine götürmesiyle birlikte topluma karışmaya başlayacaktır. Hüzünlü ve komik bir Frankenstein hikayesi olan yapımın yönetmenliğini, tarzın usta isimlerinden Tim Burton üstleniyor. 

Deadpool (2016) – Tim Miller

Eski bir özel kuvvetler görevlisi olan Wade Wilson ordudan ayrıldıktan sonra Vanessa’yla tanışır. Her şeyin yolunda gittiğini düşünürken kanser olduğunu öğrenir. Bunun üzerine Wade, kendisine tedavi umudu sunan bir bilimsel projeye katılır. Fakat bu proje sadece bir ‘yan etki’ olarak kansere tedavi olacaktır. Akla gelmeyecek acılara göğüs geren Wade, her şey sona erdiğinde üstün yeteneklere sahip olur ve bu yeteneklerini kendisine bunu yapan adamlara karşı kullanma niyetindedir.

The Shining (1980) – Stanley Kubrick

Cinnet, kış sezonunda kapalı olan Overlook Oteli’nin bakımını üstlenerek, ailesiyle birlikte otele taşınması sonrasında gelişen olayları konu alır. Jack’in doğaüstü sezgilere sahip olan küçük oğlu, zamanla otelin içerisinde yalnız olmadıklarını, geçmiş ve gelecekten gelen hayaletlerle birlikte yaşadıklarını görür ve ailesini buna inandırmaya çalışır. Aile bir kar fırtınası sebebiyle dağda konuşlanan bu otelde mahsur kaldığındaysa Jack doğaüstü varlıklar tarafından ele geçirilir ve yavaş yavaş aklını kaybetmeye başlar.

The Silence of the Lambs (1991) – Jonathan Demme

Akademiden mezun olmuş genç FBI ajanı Clarice Starling, FBI ajanı kurbanlarının derilerini yüzen sapık bir katilin elinden bir kadını kurtarmaya çalışır. Clarice, katila ulaşmak için başka bir psikopat olan ünlü doktor Hannibal Lecter ile yakınlaşır. Lecter’dan bilgi alması için önce onun güvenini kazanması gerekmektedir.

The Avengers (2012) – Joss Whedon

SHIELD adıyla tanınan uluslararası barış örgütünün başı Nick Fury tüm dünyayı tehdit eden bir düşmanla karşı karşıya kalır. Tek başına gücünün yetmeyeceğinin farkında olan Fury süper kahramanlardan oluşan bir takım kurar.

Lost in Translation (2003) – Sofia Coppola

Orta yaşı çoktan geçmiş, evli ve çocuklu Amerikalı aktör Bob bir reklam çekimi için Japonya’ya gelir. Tokyo’da kaldığı otelde bir başka Amerikalı ile, fotoğrafçı kocasının peşinden buraya gelmiş olan sevimli ama ciddi Charlotte ile tanışır. Dillerine ve kültürlerine uzak oldukları bu insanların ülkesinde fazlasıyla yabancı olan ve iletişimsizlik denizinde boğulan bu iki yabancı, bir haftasonunda birdenbire yakınlaşacaktırlar.

Pulp Fiction (1994) – Quantin Tarantino

Honey Bunny ve Pumpkin, hayatlarına biraz hareket katmak isteyen genç ve birbirine aşık bir çift küçük soyguncudur. Öteyandan iki gangster olan Vincent Vega ve Jules, günlük işlerinden biri olarak, patronlarına ödemeyi geciktiren bir kaç sahetekar genci vurmaya giderler. Vincent patronun güzel ve genç karısına bebek bakıcılığı yapmakla da görevlendirilirken ortağı suç yaşamına son vermeye karar verir. Cesur bir boksör ise para karşılığı hile yapmayı reddederek şehirden kaçar. Kader bu aykırı tipleri muhteşem bir şekilde bir araya getirecek, yollarını kesiştirecektir.

Inception (2010) – Christopher Nolan

Dom Cobb, zihnin en karanlık ve savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalma konusunda bir uzmandır. Cobb’un bu yeteneği kendisini casusluk alanında önemli bir oyuncu haline getirmiştir. Aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Bu sefer birinin aklından fikir çalmak yerine aklına fikir yerleştirmeye çalışacaklardır.

Frozen (2013) – Chris Buck, Jennifer Lee

Krallık, karlar kraliçesinin laneti sonrasında ebediyen sürecek olan kış mevsimine hapsedilmiştir. Anna, Karlar Kraliçesi’ni bulup laneti sona erdirmesini sağlayarak, şehrinde yaşayan insanları eski güzel günlerine döndürmeye karar verir. Usta bir dağcı olan Kristoff’la yola koyulurlar. Görünürde basit olan bu plan, izbe dağdaki yolculuk ilerledikçe zorlaşmaya başlar. Mitolojik yaratıklar ve ürkütücü büyüler eşliğinde süren yolculuğun her dönemecinde ayrı bir tehlike ortaya çıkar. Yolculuğun asıl zor yanı ise zamanla yarışıyor oldukları gerçeğidir. 

American Beauty (1999) – Sam Mendes

Lester, kızı ve orta yaş bunalımına girmiş olan karısı ile iletişim kurmakta zorlanır. Rutin hayatından nefret ediyordur ve işini bırakıp zamanını hiç yapmadığı gibi değerlendirmeye başlayarak yeniden genç hissetmeye çalışırken, henüz onaltı yaşındaki kızının, güzeller güzeli arkadaşı Angela ile arasında tuhaf bir cinsel gerilim doğar. Bu yasak ilişki kızı ve karısıyla olan ilişkilerine daha da zarar vererek, herkesi farklı bir sona sürükler.

Yukarıda da gördüğünüz gibi romantik filmlerde genelde pembe, kırmızı,mor gibi pastel renkler kullanılırken bilim-kurgu filmlerinde yeşil-gri-siyah tonları tercih edilir. Kısacası renk ve ton seçimi filmin konusu ve modu üzerinde oldukça etkilidir.

Kaynak

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar