Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar – En İyi 15 Kitap
Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar – En İyi 15 Kitap– Kitaplar, oturduğumuz yerden bizi dünyanın bir ucuna ve ötesine taşıyan araçlardır. Dahası dünyaya bakış açımızı değiştirip, hayatımızın orta yerine kuruluyorlar. Bu yazımızda, okuma alışkanlığı olan olmayan herkesi içine çekecek 15 kitabı listeledik. Listede ağırlığın distopik kitaplarda olduğunu göreceksiniz. Ancak 1948 yılında yazılan distopyanın bugün bir örneğini yaşadığımızı kim inkar edebilir ki?
Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar – En İyi 15 Kitap
1- Jose Saramago – Körlük
Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Bunun yanında, konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
2- George Orwell – 1984
Adını sıkça duyduğumuz ve en çok atıfta bulunulan distopya George Orwell’in 1984’ü. George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Bununla birlikte, dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır. Sonuç olarak, güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
3- Aldous Huxhley – Cesur Yeni Dünya
Cesur yeni Dünya bizi ‘Ford’dan sonra 632 yılına’ götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında “Cemaat, Özdeşlik, İstikrar” yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde üretilirler. Ne yazık ki, kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, ‘annelik’ ve ‘babalık’ pornografik birer kavramdır. Dahası, toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya uykuda eğitim ile sağlanır. Hipnopedya seyesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. Kısacası “Herkes herkes içindir.”
4- Ivan Gonçarov – Oblomov – Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar
Doğu’nun Batı’dan farkını, bireysel anlamda en iyi anlatan roman, Oblomov’dur. Aynı zamanda Oblomov, yazarın en büyük eseridir. Oblomov, sıradan ancak trajikomik bir karakterdir. Bununla birlikte geleneklerine, zamana ve çevresine oldukça bağlıdır. Böylelikle Oblomovluk kavramı doğmuştur.
5- Charles Dickens – İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin Hikayesi, dünyada en çok okunan kitap ünvanını gururla taşımaktadır. Dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından olan İki Şehrin Hikâyesi, Paris ve Londra arasında gelişen olay kurgusuyla, tarihin en hareketli anlarından birinin, Fransız Devrimi’nin ekseni etrafında geçmektedir. Yapıt, Fransız Devrimi’nin Terör döneminde, Paris’in öfkeli, kana bulanmış sokaklarında, giyotinin gölgesinde yaşamak zorunda kalan bir grup insanın hayatına odaklanır.
On sekiz yıl yattığı Bastille Hapishanesi’nden çıkan Doktor Manette’ le, İngiltere’ye gönderdiği kızının Londra’da yaşamaktadır. Ancak yollarının tekrar Paris’e düşmesiyle iradeleri dışında bir seyire dönüşür. Sürükleyici gerilimi, güçlü lirizmiyle devrimi, toplumsal mücadeleyi, zalimliği, yoksulluğu ve aşkı çağının nabzını da tutarak olanca ihtişamıyla anlatan İki Şehrin Hikâyesi, bu nitelikleriyle hem klasik edebiyatın zirvelerinden hem de tarihin en güçlü hikâyelerinden biridir.
6- Ayn Rand – Hayatın Kaynağı
Kitabın içeriğine geçmeden, güncel baskısı olmadığını belirtelim. Yayın haklarını elinde bulunduran Plato yayıncılık, yeni baskıları ne yazık ki yapmıyor. Oysa ki her kütüphanede bulunması gereken bir başyapıttır Hayatın kaynağı. Özetle, prensiplerine ölesiye bağlı bir mimarın düşüş ve yükselişini anlatan kitaba felsefik diyaloglar damga vuruyor.
7- Anthony Burgess – Otomatik Portakal
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum…” Karabasan gibi bir gelecek atmosferi… Geceleyin sokakları terörize eden, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler ve bu hikâyenin anti-kahramanı Alex… Yayımlandığı günden bu yana “kült roman” özelliğini kaybetmeyen Otomatik Portakal’ın 15 yaşındaki kahramanı, “iyi ya da kötü nedir?”, “İnsan özgür iradesiyle kaderini seçebilir mi?” gibi soruların yanıtlarını kurcalarken, şiddet dolu sahnelere Beethoven’ın, Mozart’ın müziği eşlik ediyor.
8- Thomas Moore – Utopia – Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar
Sir Thomas More, Sokrates’e benzetilmek onurunu kazanan ender kişilerdendir. Onun ölümsüz yapıtı Utopia dünya klasikleri arasına girmiş ve bugün bile hâlâ merkal okunmaktadır. Neredeyse beşyüz yıl önce yazılmış olan Utopia’da, en geniş anlamıyla Hümanizm, yani insanlık sevgisi ve saygısı hakimdir.
Kimseyi diğerinden üstün saymayan, sıradan insanların kurduğu bir devlet: Thomas More’un Utopia’sı. Bir yeryüzü cenneti. Yaklaşık beş yüz yıl öncesinden çağımıza dek eskimeden gelen bu klasik, Prof. Dr. Mina Urgan’ın incelemesiyle sunuluyor.
9- Tomasso Campanella – Güneş Ülkesi – Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar
Güneş Ülkesi, bir kent tasarımıdır. Kısacası adaletsizliğin bilincinde olan, toprağından sürülmüş, zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çekmiş ve bunun acısını taşımış bir insanın düşüncesidir. Kitapta, adil ve dayanışmacı, baskı ve sefaletten arınmış bir toplum düşünün somutlaştırıldığı bir ideal kent bulunmaktadır. Mutlu bir cumhuriyetin betimlemesi olan bu küçük kitap, 17. yüzyılda Fransa’da ve Almanya’da konuşulup tartışılmıştır. Daha sonra 19. yüzyılda pozitivistler ve sosyalistler arasında yayılmıştır. Avrupa tarihine ve kültürüne karşı aldığı mesafe ve ele aldığı ekonomik kolektivizmin yanı sıra üslubu ve doğallığıyla da dikkat çekmiştir.
10- Daniel Pennac – Roman Gibi
Roman Gibi yazarın okuma ile ilgili görüşlerini bir araya getiriyor. Okurken sizi de gülümsetecek. Çünkü ya size karşı yapılmış yanlışları, ya da sizin çocuklarınıza karşı yapmakta olduğunuz yanlışları göreceksiniz. Ama illa “yanlışlar” görecek değilsiniz. Bu yüzden Pennac’ın bir kitap okurunun hakları bildirgesi var:
1. Okumama hakkı.
2. Sayfa atlama hakkı.
3. Bir kitabı bitirmeme hakkı.
4. Tekrar okuma hakkı.
5. Canının istediğini okuma hakkı.
6. Bovarizm hakkı.
7. Canının istediği yerde okuma hakkı.
8. Çöplenme hakkı.
9. Yüksek sesle okuma hakkı.
10. Susma hakkı.
11- Etienne de La Boetie Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
La Boétie’nin tahminen 1550’de yazdığı ve 1579’da gizlice basılan Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, çoğunluğun tek bir kişiye boyun eğmesinin nasıl mümkün olduğunu ve insanların gönüllü kulluktan nasıl kurtulabileceğini anlatıyor. Bunun yanında, devlet egemenliği ve iktidarın meşruluğunu irdeleyen bu eser, on dokuzuncu yüzyıl toplumsal hareketlerine yön verdi. Özetle, iktidar ilişkilerinin nasıl sürdürüldüğünü ve bu tahakküm karşısında direniş ve sivil itaatsizlik teorilerinin nasıl hayata geçirilebileceğini görüyoruz.
12- Khaled Hosseini – Uçurtma Avcısı
Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk. Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurumlar vardır. Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California’ya giderler. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan’ın hatırasından kopamaz. Son olarak Afganistan’da yaşanan son olayları kavramak için mutlaka okunması gerekir.
13- Ray Bradbury – Fahrenheit 451
Fahrenheit 451, insanların televizyonda beyin yıkayan şovlar seyrettiği ve kitap bulundurmanın suç olduğu bir geleceği anlatıyor. Kısaca, Fahrenheit 451 romanı, işi yangınları söndürmek değil kitapları yakmak olan bir itfaiyecinin sıra dışı hikayesini anlatıyor. Romanın geçtiği bilim kurgu evreninde televizyon hayata tamamen hakim durumda. Her türlü kitap yasak, bulunan kitaplar derhal yok ediliyor. Dahası kitap okumak ve kitaplar üzerine düşünmenin ağır cezalara çarptırıldığı bu gelecekte, kitaplar için direnenler de var. Bunun yanında ömrü kitap yakmakla geçen Montag, yeni komşusu Clarisse sayesinde kitapların gerçek dünyası ile tanışıyor. Böylece Montag, toplumun karanlığını sorgulamaya başlıyor ve tüm bildikleri ile yüzleşiyor.
14- Neil Postman – Televizyon, Öldüren Eğlence
Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarla tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimimiz, ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. “Eğlenceli”, “renkli” bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları, toplum kıyısında yaşayanlar bütün gizleriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Ne yazık ki şiddetin bütün türleriyle tanıştık. “Reality show”larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu, reklam alabileceklerini öğrendik. Dahası kapitalizmin en temel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini, iğrençleştirdiğini gördük. Nihayetinde duygularımız, tepkilerimiz, duyarlılıklarımız törpülendi.
Postman bizi, duygularımızı ehlileştiren renklerin ötesine, eğlendiğimiz şeyin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor.
15- Grigoriy Petrov – Beyaz Zambaklar Ülkesinde – Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar
Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eserinde Petrov, 20’nci yüzyılın başında Finlandiya’nın Rusya’ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini tüm yönleriyle ele alıyor. Kitap; bataklık bir bölgenin, üzerinde beyaz zambakların açtığı güzel bir alana dönüştürülmesini hem gerçek hem de sembolik yönüyle anlatıyor.
Bugün dünyanın gelişmiş ülkelerinden olan Finlandiya’nın sahip olduğu refah ve kültür düzeyi, halkının çalışkanlığı ve azmine dayanıyor. Fin halkının kurtuluşunu ve yükselişini sağlayan ortak bilincin oluşturulmasında ise Snellman büyük rol oynuyor. Romanda Finlandiya’nın gelişimi, 1806 ila 1881 yılları arasında yaşayan Finlandiyalı filozof ve devlet adamı Johan Vilhelm Snellman’ın ağzından anlatılıyor.
Ülkenin önce eğitim sisteminden başlayarak her alanında iyileşme sağlamak için çalışan Snellman, tüm ülkenin seferber olmasında öncülük ediyor.