İklim Krizi ile Mücadele – Deniz Ormanlarının Korunması
İklim Krizi ile Mücadele – Deniz Ormanlarının Korunması -Dönemimizin en önemli küresel sorunu olan İklim Değişikliği ile mücadele etmek, karşı karşıya olduğumuz zorlu bir konudur.
Bu döneme dek pek çok tür ile insan toplumu ve uygarlık, farklı sebeplerden dolayı kayboldu ve bu kayboluşların çok büyük bir kısmı, mesken tuttukları doğanın, alışmış oldukları şekillerin dışında davranış göstermesiydi. Çoğu zaman bu canlıların hiçbir suçu yoktu ancak doğanın doğal değişimine uyum sağlayamayarak yol oldular. Fakat şu anda içerisinde yer aldığımız iklim sorununun nedeni bizzat bizleriz. Neyse ki çağımızda, bu antik cinslerden ve uygarlıklardan değişik olarak, çok kuvvetli bir sorun çözücümüz olan “Bilim” vardır. Tabii ki bilimi de iyi bir şekilde kullanmamız gerekmektedir.
İklim Krizi ile Mücadele – Deniz Ormanlarının Korunması
Bilimsel birikimimiz ve geleneğimiz bizlere, doğadaki karbon miktarının, özellikle de son yüzyılda artış gösteren endüstriyel değişim sebebiyle yüksek miktarda yükseldiğini net bir şekilde göstermektedir. Bilgiler de şunu gösteriyor ki, son 150 yılda atmosferin karbon düzeyi, milyonda 280 parçadan, milyonda 416 parçaya artmıştır. Bu da ortalama yarısı oranında bir yükselişe karşılık gelmektedir.
Bu durumda iklim değişikliğiyle mücadele için yapılacak ilk şey, insan kaynaklı karbon salınımını azaltmaktır. Çünkü insanlar, fosilleşmiş ve böylece karbon döngüsünden çıkmış karbonu, jeolojik tabakaların derinliklerinden çıkarmakta, enerjiye çevirmektedir. Bu esnada da atmosfere fazladan karbonu eklemektedir. Bu da iklim riskini tetikleyen bir problemdir. Fakat karbon salınımı yalnızca insan kaynaklı değildir. Canlıların yaptığı salonum ve organik maddelerin ayrışması aşamasında da meydana gelmektedir.
Karbon Döngüsü – İklim Krizi ile Mücadele
Karbon döngüsü, karbonun atmosferdeki niceliğini en sonunda belirli bir balansa varmasını elde etmektedir. Ve bu durum devamlı olarak sürmektedir. Yani, biyolojik kanalları kullanarak İklim Değişikliği ile savaşmanın, kısa zamanda pozitif sonuçlar vermesi mümkündür. Fakat uzun vadede sonuçlardan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu sebeple işin özünde, atmosfer insan türü kaynaklı karbon salınımının en aza indirgenmesi lazımdır. Çünkü, bireyler fosilleşmiş ve doğal olarak karbon döngüsünden uzaklamış olan karbonu, jeolojik tabakaların derinlerinden çıkarmaktadır. Bununla birlikte yakma işlemini gerçekleştirerek enerjiye çevirmektedir. Bu esnada da atmosfere bu durum ek olarak karbonu eklemektedir. İşte iklim krizini harekete geçiren temel sorun budur.
Makroalgler ve Karbonun Denizin Karanlıklarına Kapatılması!
Yayınlanan makale sayesinde, bu anlayış bir doz değişmiştir. Araştırmanın temel hususu olan makroalgler, öldüklerinde karasal bitkiler gibi toprakla buluşmanın yerine başka türlü davranırlar. Güneş ışıklarından yüksek randıman için denizde dik durmalarına yardımcı olan gaz keselerinden ötürü farklılıklar gelişir. Ve oksijenin daha çok olduğu fotik yerlerdeki zemine batmadan, deniz üzerinde bir vakit yüzerler. Ve bu biçimde makro mesafe alırlar. Sonrasında da, denizin daha sığ olduğu yerlere giden makroalgler yer değiştirir. Ve gaz keselerinin infilak etmesi sebebiyle, denizin diplerine doğru gitmeye başlarlar.
Araştırmacılar, deniz yosunlarının bütünü olmasa da, %11’inin böyle sığ denizlere batmasının olası olduğunu ifade etmektedirler. Bu nicelik, ilk aşamada yetersiz gözükse de, denizlerdeki karbon sirkülasyonun makroluğunu da düşündüğümüzde başkadır. Yani aslında çok büyük bir sayının yüzdesini ifade etmektedir. Öyle ki bu nicelik, senede 200 milyon ton karbonun barındırmasını ifade eder. Ki bu da, New York’un bir yılda ürettiği karbon salınımından daha yüksektir.
Özetle;
İşin özetini anlatmak gerekirse; karbonun denizin derinliklerine gizlenilmesi ve uzun zamanlar yeniden atmosfere salınmaması sebebiyle, denizel bitkilerden meydan gelen makroalglerin, İklim Değişikliği ile olan mücadelede önemli bir konumu bulunmaktadır. Her ne kadar, insanlar aracılığıyla aljinat ve diğer türde gıda ürünleri için devamlı olarak işgal altında olsalar da; mesela kelplerde olduğu üzere, bir günde ortalama yarım metre gibi bir büyüme gösterdikleri durumda, çok hızlı bir biçimde eski hallerine geri dönme şansları vardır. Bu eşi benzeri olmayan nitelikleri sebebiyle makroalgler, Küresel Isınma ve İklim Değişikliğinin engellenebilmesinde, insan kaynaklı karbon salınımının düşürülmesinde ilave bir biyolojik husus olarak şimdi olduğu gibi, ileride de son derece önemli bir rol oynayacaktır.