AVM Kültürü – Alışveriş Merkezlerini Seviyoruz!
AVM Kültürü – Alışveriş Merkezlerini Seviyoruz! – Girişte ufak bir sıra bekledikten sonra kocaman kapıyı ve kontrol noktalarını aşıp içeri girebildiniz. Güvenlik noktasını geçip kontrol için bıraktığınız eşyalarınızı toplarken ‘’…’ya hoşgeldiniz’’i işittiniz. Bunu işitmenizle mağazalardan gelen birbirinden çekici parfüm kokusunun burnunuza hücum etmesi bir oldu. Birkaç mağaza dolanıp bir kitapçıya girdikten sonra doğruca en üst, en sessiz kata çıkıp biletinizi gösterip filme girdiniz. Film arasında biraz terasta hava aldınız. Film bittikten sonra yanınızdakilerle beraber kocaman yemek katını en az iki kere turlayıp ne yiyeceğinize karar verdiniz. Yemekten sonra AVM’nin en köşesindeki kafede birer kahve içtiniz. Sonra…
AVM Kültürü – Alışveriş Merkezlerini Seviyoruz!
Alışveriş merkezine gitmeyi seven biri olarak ayda en az iki günüm basitçe yukardaki gibi geçiyor. O kapalı mekanda koca bir günümü geçirmek, ihtiyaç duymasamda mutlaka bir şeyler almak, bilet alırken, yemek yerken, alışveriş yapaken sıralarda birilerini beklemek, mağazaların çekici parfüm kokularının, gürültülü müziklerinin alışverişim esnasındaki kişisel satın alma sürecimi etkiliyor olması pek çok kişinin aksine beni rahatsız etmiyor. Alışveriş merkezleri ile alakalı saldırgan pek çok yorum duyuyorum, duyuyoruz. Peki madem alışveriş merkezlerini, buraların getirdiği aşırı tüketim alışkanlıklarını bu kadar çok insan doğru bulmuyor biz AVM severler neden her seferinde sıra bekliyoruz, niye bu kalabalık?
Geçmişten Bugüne AVM Kültürü
Şöyleki ilk önce kabul etmemiz gereken bir nokta varki biz alışveriş merkezine gitmeyi ezelden seviyoruz. Halka açık alışveriş alanlarının tarihi antik Roma’ya dayanıyor. Alışveriş merkezlerinin kendi içindeki en eski örnekleri Roma’daki alışveriş pazarlarıydı. Sonrasında inşa edilen pasajlar, iş hanları ve kapalı pazarlarda AVM kültürünün yerleşmesinde etkili oldu.
Bugün İstanbul’da hala çok işlek olan Kapalıçarşı’nın inşası 15.yüzyıla dayanıyor. Üstelik Kapalıçarşı dünyanın en büyük alışveriş merkezlerinden biri. Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde durum bundan farksız değil. Mevcut bir sürü örneği varken her geçen gün bir öncekinden daha büyük yeni bir alışveriş merkezi inşa ediliyor.
Peki neden gidiyoruz alışveriş merkezlerine gidiyoruz, sevmeyenlerine durumu açıklayalım:
Alışveriş merkezleri çok büyük konfor alanları. Bir kutunun içine giriyorsun ve bütün ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsun. Her şeye erişimin öylesine kolay ki!
Bugün her şehrin bir alışveriş merkezi var ama özellikle büyük şehirlerde buralara karşı talep çok daha fazla çünkü AVM’ler pek çok noktada şehrin nüfusu için kurtarıcı şekilde konumlanmmış.
Hepimizin en az bir kere duyduğu klasik bir reklam cümlesidirki: ‘’… metroya beş dakika metrobüse üç dakika uzaklıkta …siteleri…’’. Nedendir bilinmez binlercesi yapılan bu sitelerin hangi metro istasyonunun ya da metrobüs durağının yanında olduğunu bilmiyoruz. Ama bir 21.yüzyıl gerçeğidirki eğer bir yerde iyi bir ulaşım ağı varsa civarında mutlaka bir alışveriş merkezi vardır. Yani haftasonunu bir AVM de geçirmek trafikte geçireceğiniz süreyi azaltır. Kendi aracınızı kullanıyorsanız otopark sorununu ortadan kaldırır. Nerde buluşsak, ne yapsak, ne yiyip içsek ya da aradığımızı nerede buluruz gibi sorunlar da ortadan kalkar.
AVM’ ler market/ pazar ihtiyacını da ortadan kaldırıyor. Bugün her AVM’de her ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz en az büyük bir tane süpermarket bunun yanında ufak çaplı pazar alanları, minik tezgahlar bulabilirsiniz. Bu marketler hem büyüklüğü ile her ihtiyaca cevap veriyorlar hem de market dolaşmayı, farklı ürünlere bakıp onların içeriklerini incelemeyi seven insanlar için iyi birer seçenek oluyorlar.
Sonuç Olarak
Yukarıda birkaç noktaya değindim fakat AVM’ler ile alakalı olumlu yorumlarımı daha da uzatabilirim. Kabul ediyorumki bütün yorumlarımın aksi ileri sürülebilir ve gerekçelendirilebilir. Ama ben şuna inanıyorumki tüketim üzerine kurduğumuz dünyalarımızda yanlış, alışveriş merkezleri gibi tüketimin çılgınlık noktasında servis edildiği mekanları sevmekle başlamıyor. Dolayısıyla birer türketici olarak yaşadığımız tüketim toplumunu, tüketime odaklı hayatlarımızı AVM’lerden nefret ederek değiştiremeyiz.
Böylesi bir değişim için çözümün ne olduğunu bilmiyorum ama ne olmadığını söylüyorum!