8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü & İş Yaşamında Kadın Olmak

Paylaşmayı unutmayın.

Ve yine bir 8 Mart geldi… 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ya da sonradan evrildiği biçimi ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bir Gager olarak bu konunun hem Gager hem çalışan bir kadın olma noktasından hem de bugün gelmiş olduğumuz nokta açısından bizler için ne anlam ifade ettiğini anlatmaya çalışacağız. Daha çok yolumuz olsa da dünden bugüne değişen çok şey var.

Hadi başlayalım o zaman… Önce aslında hepimizin çok iyi bildiği o çıkış noktasını hatırlayalım!

8 Mart Nasıl Ortaya Çıktı?

8 Mart 1857 tarihinde, ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle başladı. İsyan,
bir tekstil fabrikasında grev yapan kadınlar tarafından gerçekleştirilince işin boyutu değişti. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması ile 120 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katıldı.

26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentindeki 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı), Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin; 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına, 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” (International Women’s Day – Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oy birliğiyle kabul edildi. O günden bugüne, düzenli olarak dünya genelinde bir anma yapılıyor.

Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ilk kutlanışı ise 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak karşımıza çıktı.

Tam da bu noktada, gün itibariyle ortaya çıkan bir tartışmadan bahsetmeliyiz. Bizler de fikrimizi affınıza sığınarak beyan edeceğiz. Bir grup, bugünün bir kutlama olmadığını, eğlence yapılamayacağını ve ölen 8 bin dokuma işçisi kadına ithaf edilmesi gerektiğini deklare ederken diğer bir ise grup kutlamalar yapıyor.

Taraf değiliz, uzlaşmayı da önemsiyoruz. Ve tam da bu noktada bir soru sormak istiyoruz: Kadınlar Günü”nü kutlamak kadını küçümsemek anlamına gelir mi, gelmez mi? Zira dünya kadın ve erkeklerden oluşuyor. Erkekler günü yok mesela değil mi?

Ünlü kadın yazar Virginia Woolf “Ben bir kadınım ve benim ülkem tüm dünya.” der. Bu söylemden yola çıkarak bakmak gerekir bu çok özel güne.

Ülkemizde Çalışan Kadın Olmak

Yukarıda tarihsel bilgileri ve kendi fikrimizi beyan ettikten sonra dilerseniz bugüne dönelim.

Kadına şiddet, kadınların iş ve sosyal yaşamda tacize uğraması, cinayetler… Şiddet ve nefret söylemleri uzayıp gidiyor. Önünü alamadığımız çok şey var ve bunlardan ayrı bir günü düşünmek ise imkansız hale geliyor. Yine de günün anlam ve önemini düşünerek biz çalışan kadınları ele almak istiyoruz.

Uzun zamandır ülkemizde Flormar Direnişi devam ediyor. Bu direniş bir kadın direnişi. Sendikalı olmak istedikleri için işten çıkartılan kadınlar, Flormar fabrikasının önünde 297 gündür direnişlerine devam ediyor. Bir yıl olmasına az bir zaman kaldı. Bu kadınlar inat ve azimle eşit, adil, sendikalı ve güvenceli çalışmak için direniyorlar. Tam anlamıyla salt ve sadece bir kadın dayanışması ki onlar da bunu sıklıkla vurguluyorlar. ”Yaşasın kadın dayanışması!” diyorlar. İşlerine geri dönene dek de direnirken evlerine ekmek götürmek adına lif, kaşkol vb. şeyler örerek az da olsa para kazanmak istiyorlar. Onlar kocaman yürekli, tarih yazan kadınlar!

Ama elbette tarih yazan sadece onlar değil. Kadınlar bugün iş yaşamının her alanında varlar. Üstelik kimi zaman mühendis de olsalar tekstil emekçisi de erkeklere göre daha az ücret alıyorlar. Oysa tek sorun bu da değil. Birçok kadın iş yaşamında mobbing görüyor. Erkekler, elinin hamuru ile kadınların erkek işine karışmasını istemiyor. Onların bir köşede durmasını istiyorlar.

Beyaz yakalı kadınlar açısından iş yaşamında en önemli sorun: Yükselme açısından kariyerlerinde ilerleme noktasında takıldıkları cam tavanlar…

Çok ciddi bedeller ödemeden bir yerlere gelebilmeleri mümkün olamıyor çoğunlukla. Kadınların hamile olması, ne tür bir iş yaparlarsa yapsınlar işten atılmalarına neden oluyor ki bu da kadınları ürkütüyor. Kılık kıyafet konusu ise hemen her kadın için bir imtihan gibi. Kadın iş yaşamına girince kadınlığını unutmak zorunda gibi oluyor.

Çocuğu olan annelerin kreş olmayan yerlerde çalışması da bir diğer handikap. Taciz konularına girmek bile istemiyoruz. Ama ne yazık ki tüm bunlar işin realitesi fakat yine de bu özel günde moralinizi bozmayalım. Ve sözü şaire bırakalım;

“Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız”

Biz de tüm emeği ile onuru ile direnen, çok güçlü ama bir o kadar içten içe kırılgan tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun diyoruz. ”Yaşasın Kadın Dayanışması!” demeyi de ihmal etmeden kadının gücüne inanan herkese sevgilerimizi iletiyoruz.

Sevgili kadınlar, içinizdeki güç her daim sizinle olsun!

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar