Bir Fikir Yolculuğu: Blab

Paylaşmayı unutmayın.

”Fikri değiştir, dünya değişsin!” derken Gagerlar olarak fikir yolculuğunu çok sevdiğimizi biliyorsunuz. Şimdi ise fikirle çıktığımız bu yolda değişime adapte olmaya çalışıyoruz. Etrafımızda bizler gibi fikri ve değişimi önemseyen sayısız insan varken ”Yaratıcı fikir aşamaları nasıl oluşturuluyor ve aslında karşılaştığımız projelerdeki fikirler nasıl ortaya çıkıyor?” diye düşündük. Bir reklam filminin yapım aşamasından bir girişimin başlangıcına fikre değer veren insanlarla bir röportaj dizisi oluşturmaya karar verdik.

İlk konuğumuz olan Blab ajans ve ajansın Kreatif Direktörü Taylan Yapıcı’yı birlikte tanıyıp, yaratıcı fikrin aşamalarını inceleyelim!

Blab, yeni nesil olduğu kadar bağımsız olmasıyla da dikkat çeken ve 2012’de kurulan bir reklam ajansı. Peki oldukça başarılı işlere imza atan ajansın Kreatif Direktörü Taylan Yapıcı için;

Blab Nedir/ Ne İfade Ediyor?

3 aktif ortak Viktor Kuzu, Öner Şahin ve ben 2012 yılında Blab’ı kurduk. Ben ve Öner kreatif ekipte; Victor stratejik planlamada olmak üzere önceki çalıştığımız yerlerden ayrılmaya ve Blab’ı kurmaya karar verdik. Çünkü sektörün gidişatını beğenmediğimizi fark ettik. Dijital geleneksel ajans ayrımını doğru bulmuyor, dijital tarafta hikaye anlatımının zayıf olduğunu geleneksel ajansların da hikaye anlatacak mecraları seçme konusunda zayıf olduğunu düşünüyoruz. 2012 yılında bir garajdan çıkıp kurulduk. Blab ismini eski çalıştığımız Videolab laboratuvarından alıyor diyebiliriz ama boş konuşmak bla bla tarafı da hoşumuza gitmiyor değil.

Sırasıyla dünyanın en etkili 10. ve Avrupa’nın en etkili 7. bağımsız ajansı olduk. Ölçümler hep alınan ödüllere göre yapılır. Biz ödülleri çok önemsemedik hiçbir zaman fakat bir şeye dikkat ettik hep; mecra bağımsız, teknolojiye hakim işlere imza atmak. Geleneksel reklamcılıktan ilerleyip sadece televizyon işi yaparız, outdoor çalışırız değil bütün mecraların kendi dinamiklerine hakim olup hep yeni kalmaya gayret ettik ve ediyoruz da. Sonucunda sektörün en fazla konuştuğu işlere imza atmak gurur verici oluyor tabii.

Reklamın geçmişi ve bugünü dediğimizde sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Reklam hep yaratıcılıktı. İnsanların mizah anlayışları değiştikçe insanların hikayelere verdikleri tepkiler değişiyor, sinemacılık da dahil her şey değişiyor. Formatlar değiştikçe senin verdiğin hikayeler değişiyor. Aslında her şeyden önce mecra değişiyor.

Instagram diye bir şey giriyor hayatına ve sen o storylere adapte olup hikaye anlatımını o şekilde değiştirmek zorunda kalıyorsun. Yoksa yaratıcılık, fikir, fikrin özü çok değişmiyor. Dünü bugünü diye sorarsan dün de çok yaratıcı işler vardı ama onların bizden farkı ve avantajı şuydu; ürettikleri bir filmi televizyonda yayınladıkları zaman iş zaten bitiyordu. Az kanallı dönemin reklamcısı olmak başka bir şey. Televizyon dışında başka bir mesaja maruz kalmadığımı bir zamanda reklamcı olunca da çok fazla kitleye ulaşıyorsun. Hala televizyon çok izleniyor hala en kolay kitleye ulaşma yöntemi televizyon ama maruz kaldığımız mesajlar arttı.  Mesajlar arttıkça daha fırlama daha zeki daha sivri olmak zorunda kalıyorsun. Naif reklamcı dönemi böyle böyle değişiyor. Yoksa fikir yaratıcılık değişmiyor.  Mecralar değişiyor tüketicilerin davranışına adapte olmak zorunda kalıyorsun. Onların yakalayacak bir şekle sokmaya çalışıyorsun

Sizce yaratıcı fikrin uygun şartı/ uygun ortamı var mıdır?

Yaratıcılığın uygun şartı yoktur ama rahatlıkla ilgisi olduğu kesin ve yanlış anlaşılma olmasın baskı ile ilgisi var. Rahatlık önemli evet kafan rahat olacak ama baskı da hissedeceksin. Asıl önemli olan çalıştığınız yerdeki kültürü oturtmak. Çalıştığınız yerde bir çıta belirleyip o çıtanın altında kalmamak lazım. Biz Blab’da neredeyse hiç senior çalıştırmadık çünkü geldiği kültür onu ya tükürüyor ya da adını koyamadığımız bir şey oluyor. Tabii dışarıdan insanların yeni getirdiği bir düşünceyi o kültürün içine entegre edersen oluyor yine de. Entegre ettiğimiz insanları kültürü benimsemesini ve onun kültürünün de bizi geliştireceğine inanmamız gerekiyor.

Staj Yeri Kampı isminde bir stajyer kampınız var. Stajyerlerde aradığınız bir özellik var mı?

Geçen sene başlamıştık bu senede devam ediyor. Bir dert üzerine yapıyoruz bunu. Sektöre yeni girecek arkadaşlarımız korkuyorlar ve aynı zamanda sektörde kalmak için iş arıyorlar. Biz kamp için herhangi bir teknik özellik bakmıyoruz. Art Direktör ise veya olmak istiyorsa bildiği programları değil ”olaylara bakış açısı nasıl, gözü var mı, hevesi var mı?” ona yatkın olan insanları ölçmeye çalışıyoruz. Yazar olmak isteyen arkadaşlarımızda da dili ne kadar iyi kullandıklarına bakıyoruz. İkisi de öğretilip geliştirebilir olmalı tabii bizim için kafası açık, komik, fırlama tipler olması da önemli, kültüre adapte olması açısından.

İçinde bulunurken çok keyif aldığını fikri en çok sevdiğiniz proje nedir?

Aslında keyif alma anlarım var çünkü projeler değişiyor ama fikrin çıktığı an hiç değişmiyor.

Projeler genel olarak sancılıdır ve bu sancılı süreçte diğer keyif aldığın an ise üzerinde çalıştığın o fikrin üretildiği an. Üçleyelim hatta, diğer bir keyif anı da reaksiyon aldığın anlar. İnsanları seni arayıp teşekkür edip ağlaması çok farklı hissettiriyor.

Fikir bir insandan çıkabiliyor ama o fikrin öyle kalmaya değil beraberce başka zekalarca büyütülmeye ihtiyacı oluyor.

Reklam, fikir ve değişim kelimelerini ilk duyduğunuz anda aklınıza gelen ilk şey ne oluyor?

Reklam,tutku; fikir, aşk; değişim şart!
Reklam bir tutku işi, içinde sanatı da var yaratıcılık ve ilham da var.

Bizim için bu işin kalbi fikir ve yaratıcılık. Markalarla bu şekilde kavga verip sonra arkadaş oluyoruz.

Sosyal medya denilince aklınıza hangi mecra geliyor?

En başından beri sosyal medyayı çok kullanmadım. Çok derin bir konu çılgın zarar gördüğümüz bir yer ama şu aralar Instagram diyebilirim. En çok izlemekten keyif aldığım yer diyebilirim.

Başarı ve başarısızlık sizin için ne ifade ediyor?

Dünün başarısı bir şey ifade etmiyor. Başarısız hissettiğimiz zamanlar oluyor ama herkes birleşip siz böylesiniz dediği olmadı ama bazı zaman kendi içimizde çıta altında kaldığımız oluyor. Biz de herkesin yaptığı gibi neden bunu yaptığımızın sebeplerini bulup düzeltmeye çalışıyoruz. Nerede yanlış yaptıysak bir daha yapmamaya gayret ediyoruz. Bu her zaman çalışıyor. Fikir bulmak kolay değil baya gerildiğimiz zamanlar oluyor tırnaklarını çıkarıyorsun ama eğleniyorsun gerginlik varken kafanı rahat tutabilmek önemli. Bunu sağlayan şey daha önce bahsettiğim o kültür oluyor.

İyi işin bir parçası olmak dünyanın en motive edici şeyi… Twitter’dan ve diğer mecralardan sabaha kadar yaptığın işi takip etmek ve arkadaşlarının ailenin dönüp bu iş sizin işiniz mi demesi kadar güzel motive eden bir şey yok.

Sıra Gagerlar’da

Gagerlar, pazarlama araştırmalarının geleceği olmayı hedefleyen Adgager’ın jüri üyeleri olarak şirketlerin, markaların, girişimlerin ve bireylerin fikirlerini şekillendirip güzelleştirerek o fikirlerin dünyasını değiştirirler. Kendi fikir ve düşüncelerini paylaşarak; gözden kaçanları, bilinmesi gerekenleri, unutulmaması gereken detayları, tüketicinin ne istediğini, başkalarının göremediklerini önceden görerek uyarır, görüşlerini şeffaf ve tarafsız bir şekilde aktarırlar. Çünkü fikri değiştirip dünyalarını değiştirmek isterler.

Bu fikir yolculuğunun sonunda Taylan Yapıcı’dan ilhamımızı tazeleyecek bir mesaj istedik:

Yıllardır anlaşılmayan bir şey var bir cinsiyet tayini yapıyorlar, civciv cinsiyet tayini. Bakıyorlar neye baktıkları da belli değil; biri bakıyor dişi diyor, diğeri bakıyor erkek diyor ve doğru çıkıyor. Böyle birisi var ve sor neye bakıyorsun diye vereceği rasyonel bir cevabı yok. Beyin onu bir şekilde rasyonalize etmeden ayırt ediyor. Yanına birini oturtuyorlar çırak, o çırak ise şöyle çalışıyor; dişi diyor çırak usta hayır erkek diyor. Bu böyle gidiyor dişi, erkek, dişi, erkek, erkek, dişi… Ama bir zaman sonra çırak da ayırt etmeye başlıyor ve her dediğini ustası onaylıyor.

Reklamcılık, yaratıcılık ve fikir bulmak böyle bir şey. Bir kültürün içinde yetişmek lazım bir ustanın olması lazım. Bugün ben ustası olanla olmayanı anlayabiliyorum mesela. İlla usta yanında yetişecek diye de olmaz bu arada başka birilerine öykünerek de onu anlamaya çalışarak da hangisine erkek hangisine dişi dediğini bilmeye çalışarak da bunu becerebilirsin ama yanında olursan o sana söyler; ”Evet dişi/ Evet erkek / Evet iyi fikir/Hayır kötü fikir!” Sen bir yerden sonra iyi fikri kötü fikri yırtıcı olan fikirle olmayan fikri ayırt etmeye başlarsın. Fikri önemseyen ve yaratıcı fikirlere meyil eden insanlara tavsiyem böyle bir yoldan geçmeleri. Fikir daha doğrusu yaratıcı fikir bir ustaya bir kültüre ihtiyaç duyar, birilerinin o fikri üretilecek toprağı olarak görürse kültürü ve insanları da tohum olarak görürse öyle toprakta çiçek açarsın. Şu da var ya hep toprak olarak kalırsın ya da tohuma kaçabilirsin o başka. O yüzden tüm bu konuştuklarımız için verimli bir toprak oluşturulmalı.

Güzel sohbetimiz için Taylan Yapıcı’ya ve Blab ekibine teşekkür ederiz.

İlhamınız bol olsun!

Paylaşmayı unutmayın.

İlgili Sayfalar